21 Ocak 2007

Yıl, 1983 Petek kızıma kardeş geldi İpek kızım doğdu ve ben hala Ege , Marmara kıyılarındayım ve duruşma seyahatlerime devam ediyorum....











Bu kızım beyaz tenli ve bayağı maviş gözlü doğdu .O da ablası gibi sıhhatliydi . Doğduktan bir müddet sonra , yüz üstü yatırdığımda başlarını dimdik kaldırırlardı . Ve minik el ve parmakları çok güçlüydü . Herkül derdim onlara . İki bebeğimide dokuz ay emzirdim ve yavaş yavaş birer öğün eksilterek mamaya geçirdim . Sütüm çok yağlı ve besleyici idi . Ve çocuklarıma hamileyken kendime dikkat etmem ve doğduktan sonra çocuklarımı iyi büyütmem nedeniyle , Eğinlioğlu ailesinin ve toplumun saygısını kazandım . Yaşamacı, olmanın sorumlulukları ihmal olmadığını böylelikle görmüş oldular . Benim için çok doğaldı bu davranış hiç yüksünmeden sıgara içmedim ,içki içmedim sağlıklı beslendim ama genetik olarak sağlıklı bir bünyem vardı . Ve hamile olunca daha da güzelleşirdim . Mutlu olurdum ,sevdiğimden bir parça taşımak ne güzel bir duyguydu tanrım ...Doğurduktan sonrada lastik top gibi fırlar hayata geçerdim ,kırk gün içindede eski kiloma gelirdim ve vücudumda değişiklik olmaz ,çatlak dahi oluşmazdı . Hatta aynı apartmanda bizim gibi genç çiftin İpek'ten bir hafta önce bebeği olmuştu . Ve hala yatıyordu , genç anne ..O ara Süha bana dışardan seslenince ben yeni doğurmuş bir anne ,zınk diye balkona çıkmıştım ,beni görünce . diğer annenin eşinin şaşkınlığını unutamam. Süha artık bana alışmıştı , diyemem ama kalkmassam şaşırırdı . Fakat ölümüne kadarda beni incelemeyi sürdürdü . Bİr yere girerken çekinmiyorsun derdi ,birde yolda yürürken karşıdan gelenler var diye yolumu değiştirmem ne tuhaf! Süha söyleyinceye kadar farketmiyordum. İkimizde iyi insandık . Ama ben hak edene iyi davranırdım ve buda benim için' akıllı iyiniyet 'olarak tanımlanırdı .Onun için genel olarak Süha 'ya iyi insan denilirdi . Çünkü hep özverili olmak onu yormuştu.ve tabii haksızlıklarda yaşamıştı Bana iyi insan demesinler derdi ..İstismar edildiğini düşünüyordu çünkü ...Benim böyle bir sorunum olmadı ..Kayınpederim birgün bana Scarlett !demişti Rüzgar Gibi Geçtinin Scarlett'İ....




Çocuklu olup genç gözükmenin keyfini sürerdİm ve daima yaşımdan on veya onbeş yaş küçük gözüktüm .Ve Petek kızımı zaman zaman kardeşim zannettiler .. Ama çocuklarımı sevgimde ve öteye itmekte hiç bir engel tanımadım .Halada öyle . Ama ben zaten böyleydim . İşte bilgili bağımsızlığın keyifli ve zor tarafı .....




.İpek kızım doğduktan hemen sonra etrafa boncuk gibi bakıyordu .Hamile kalmadan önce babasına benzıyen yeşıl gözlü bir bebeğim olsun diye Roma'da Trevi çeşmesine para atmıştım . Eh biraz farkla geldi İpek prenses hayatımıza . İlk evlat sevilir ama tecrübesizliğin içinde bilincinde olamazssınız . Onun için bu kızımı bilerek sevmek için doğurdum derdim . . Çok sevimli ve sarı saçlı güzel bebekti .. Ela gözlü bal rengi saçlı bir güzel kız şimdi ..Ve taaaaa Amerikada kalıcak belki ..Olsun güzel yüzleri gülsün .




Sevdim yavrularımı ve bana yansıtıyorlar şimdi sevgilerini.




Gelelim o yıllara ,..Körfez yöresine duruşma için giderken Edremit kavşağındaki tekneciden sürat teknesi beğenmiş ve pazarlığını yapmış ve Sühaya haber vermiştim .Ve o teknenin ismini 'sevi çiçeği 'koymuştuk.Tabii teknenin denize indirilmesi hazırlanması motorun bakımı sevgili eşime aitti .Ölmeden önce onun çok adam olduğunu anlamıştım ama işte ...Ve tekneyi yazın gece ayın dolunay olduğu gün özellikle hazırlar denizde ayışığında yol alarak açılırdık . Altınoluluk ,Altınkent sitesi bilirdi bizi . Sürat teknesinin deniz üzerinde burnunu kaldırarak denizde yol alması beni çok heyecanlandırırdı ..Birde Istanbul'dan rüzgar sörfü getirtmiştim . Benim Petek güzelimin onla ne çok maceraları olmuştu..Altınoluk ve Bodrum sahillerinde bayağı tur atmıştı benim kızım ..Ve çocuklarım bu çabalarının faydalarını , yurt dışına okumaya gittiklerinde daha iyi anlayıp güçlü bireyler oldular . İşte ben bunları hep ailemle yaşıyabilmek için maaşımı yaşam fonu olarak ayırır ve harcardım .Evimizin geçimide Süha'ya aitti , kendiliğinden oluşan bir denge kurmuştuk .. Altınoluk 'taki yazlık evi Avrupa gezilerini Bodrum devremülkünü bu yaşam fonuyla almıştık .




Vakıf davaları ve gezi programlarım birbiri içinde yaşanıyordu ve İpek bebeğimde zaman zaman emzırme döneminde duruşmalara benle birlikte taşınıyordu . Kendi arabamızla gider duruşmadan sonra emzirirdim arabada .bazen ... Yani bir şekilde çocuklarımı 'kedilerin enciklerini taşıdıkları' gibi taşıdım. Ve yürümeyi kendileri yemek yemeği hatta giymesi zor olan kilotlu çoraplarını bile erkenden kendi kendilerine yapmayı öğrendiler . Aceleci ve pratik olmam onları erken öğrenmeye zorunlu kıldı. Çünkü onlarıda ihmal etmeden işimi ve evimi yönetmek durumundaydım .Ve babalarının sakin sevgi ve ilgisi benim desteğimdi . En önemli gücüm herşeye rağmen evimizde hep sevgi olmasıydı .




Petek 'in doğumunda yazıhanemizde avukatlık yapıyordum ve tabii Süha vardı , duruşmalara gitmiyebiliyordum . Ama dedim ya vakıflardaki avukatlığımı büroda eşle avukatlıktan daha çok sevdim .Bazen Süha ıle aynı anda duruşmamız olur beraber giderdık ..Bursa İdare mahkemesinde ikimizinde duruşması vardı Petek ilkokulda idi bizde İpek i alıp Bursa'ya gıder duruşmadan sonrada Uludağ'da hava iyi ise açıkta mangal da et yer birer kadeh kırmızı şarap içerdik .Davalarımız bitinceye kadar aynı günlere duruşma günü almayı ayarlardık .Dedim ya duruşmalar seyahat sebebi idi benim için.Yine Edremit'te çok sevdiğim meslekdaşım Av . Güner Türel ,avukatların rutin duruşma seyahatleri ile ilgili bir anısında , Edremit.'ten İzmir''e sıksık duruşmaya gittiğini bir keresindede eşiyle birlikte gittiğini ve eşini arkadaşının evine bırakan biraz dalgın ama üstad arkadaşımız dönüşte eşini unutarak yola çıktığını anlatırdı ..Ayvalık duruşmalarına gittiğim zaman Ayvalık kitapçısı Ahmert Yorulmaz'a uğrar kitaplar hakkında konuşurdum Bazende eğer keşif varsa Cunda adasında nefis Girit yemeklerinden yerdim ayrıca adadaki metruk kilise ilginçtti .. Şeytan sofrasının manzarası , Filiz Ali'nin kurduğu müzik okulu unutulmazlar arasında tabii . Ama Ayvalık'lılar denize arkalarını dönerek oturup bolbol ayçiçeği tüketirlerdi . İlk önce şaşırmıştım ,. çünkü deniz yerine caddeki insanları seyretmek hoşlarına gidiyordu .Ayrıca ekim ve kasım ayları Kazdağları çok güzel olurdu . Hafta sonları özellikle Çamlıbel köyü yakınlarındaki çiftlik evlerine giderdik çocuklarımızla ..Altınoluk'un tepesinde içilen körfez manzaralı çayın tadı damağındadır daima :..Ne güzeldi Ege kıyıları ve dağları ... kutsal ağaçları yani zeytinlikleri .Bir yılbaşınıda Körfez avukatları ile birlikte Ayvalık Murat Reis otelinde geçirmiştik .




Birde Altınoluk Yakınlarında balıkçı Hasanaki vardı . Yıllarca davaları sürmüştü Vakıflar'la ,hala gittiğimizde kapıda karşılar ikramda bulunur .Ayrıca Altınoluk Antik kent bu yıllarda kazılar neticesinde ortaya çıkmaya başlamıştı .Antandros.....




. Meslek sahibi bir kadın olarak kendi itibarımı çevremi temin etmek hasılı onunda keyfını yaşamak... Güzel bir duygu .. İnandığım davaya sıkı asılırdım. Eğer haksızsak gerekli hukukı savunmaları yapar ,açıkçası inanmıyorsam belli ederdim .Ama dedimya !hukukı görevimi yapardım .




Gönen Hakim'i Sena Esen ,Edremit Hakim' i Faruk Özdemir,Bandırma Hakim' iNejdet Gürbüztürk , sevdiğim ve saydığım hakimlerarasındaydı .




O dönemin Av .Turgut İnal Başkanlığındaki Balıkesir Baro'su birçok önemli hukukçu bilim adamını ve Yargıtay ve Danıştay ın hakimlerini ,paneller düzenliyerek Ege ve Marmara kıyılarının en güzel yerlerinde misafir etmiş ve hukukumuza katkıda bulunmuştur .. Balıkesir 'e ve kendinden güzel çevresine teşekkür ediyorum ,bana bu tabii güzellikleri yaşattıkları için .....