09 Nisan 2007

Çocukluğumun oyun bahçesi Bor... Nam'ı diğer Yeşil Bor



Orta Anadolu'nun şirin bir ilçesi. Niğde'nin kazası. ‘Geçti Bor'un pazarı, sür eşşeğini Niğde'ye’ gibi deyişlerin kaynağı Anadolu'muzun yeşilliği ve üzüm bağları ile nam salmış, anneciğimin doğduğu yer Bor...

1950-60’lı yıllarının, çocuk özgürlüğümün tadına vardığım oyun bahçem... Annem beni yazları adeta çayıra salardı Bor'da. Çünkü İstanbul'da baş edemezdi yaramazlıklarımla. Ağabeylerimin bisikletlerini kaçırır o kocaman erkek bisikletlerine, bacaklarım pedale yetişmediğinden yandan yandan biner Fatih'in Halıcılar yokuşundan aşşağı hızla inerdim. Mahalle aralarında ‘hırsız polis’ oyunu oynar, tabii hep hırsız olur bulunmazdım, arayanları çıldırtırdım. Tombikte kazanır, yakartopta ortada olurdum hep ve vuramazlardı beni. Topaç çevirirdim ama onda başarılı değidim. Bu oyunları erkek çocuklarıyla oynar, başarısız, korkak olanları pataklardım. Kızların da cız cız herşeye ağlayanları sevmezdim. Kız oyunlarından seksek ve ip atlamada da son derece başarılı idim. Bir de misket oyununa bayılırdım. Renkli renkli cam yuvarlaklar benim için renk festivaliydi. Dışarda maharetle çukurlara sokmak ve yeni misket kazanmak evde de halı üzerine dizdiğimiz misketleri vurarak Barış ağabeyimi yenmek... Bu ağabeyim benim oyun arkadaşım, kardeşimdi, canımdı, ama kavga sırasında onun üzerinede çaydanlık fırlattığım da olmuştu. Hasılı, beni dövmeye kalkanları da bir güzel ben benzetirdim. Bisiklet ve misket hala benim özel oyuncaklarımdır.

Bazı yönleri çok farklı olan babam bisikletle beni arkasına alır Fatih'ten Sarıyer'e giderdik. Ama büyük bir yokuştan aşşağı inişimizi hatırlıyorum. Bu yokuş Maslak olamaz. O zaman Barboros Bulvar'ı olmalı sonrasını da sahilden gidiyorduk. Maslak civarındaki tepeler o sıralar yol değil çilek tarlaları idi.

Fatih'te kıvırcık salata bahçeleri vardı ve Zotiri ve Hristo adlı rumlar sahipleri idi. Küçük dereler akardı bu tarlalar içinden. Fatih orta halli İstanbul'luların oturduğu yerdi.