26 Aralık 2006

Benim yorumumla avukatlık ve mesleğimin ilk yılları Balıkesir , ve sonrasında Ege ve Marmara kıyıları

 Meslekte  30 yıl plaketini Istanbul Baro Başkanı Kazım Kolcuoğlu'nun elinden 2004 yılında aldım .Ve güzel bir piyano resitali ile de meslektaşlarımla bu heyecanımı paylaştım .
Ancak bu 30 yılın 17 yılını Balıkesir Barosuna bağlı  avukat olarak yaşadım :Avukatlık stajımı Istanbul'da yaptım ama yemin töreni ile ruhsatımı,  evlenerek gittiğim Balıkesir'de aldım . Zaten Istanbul'umdan ruhen hiç kopamadım . Ama sevgi için , aile için gittim  ,o şehre .Çok güzel çocuklarım oldu .  Geliştim, bu küçük ama bir okadar tabii güzellikleri olan yarı kıyısı Ege'de, yarı kıyısı Marmara'da olan şehir bana avukatlığımı başka şekilde yaşattı ve yorumlattırdı .
İlk 7 yıl ,birbirimizi öğrenmek ve kendimizi öğrenmek için sevgimizin gücüyle  yoğun  yaşadığım eşim Süha ile yazıhane avukatlığını beraber yürüttük .Daha yazıhanemizi yeni açtık iş yok, tabii geçim içinde para yok  . Herşeyi iyi kalpli kayınpederim ve kayınvalidem ayarlıyor ve henüz Süha askere gitmeden  birde  bebeğim oldu . Benim Petek kızım . Esmer bir bebekti . Sıhhatli ve gülücüklerle dolu yuvarlacık yüzü, küçücük çukur çenesi,  kocamaann, parlak  siyah zeytin tanesi gibi gözleri vardı . Ve hala bu güzelliklerini ve kıvırcık saçlarını pek severim benim kızımın .Ve babaannesi Emine  , baba dedesi Halim, ne güzel sevdiler beni ve esmer güzeli kızımı .Ve benim avukatlığımı  yapmama  küçük bir şehrin başka zorluklarına rağmen yardımcı oldular .Zaten ben hem başkalarının ve devletin avukatlığının yanı sıra hayatımıda hep savunmak zorunda kaldım .Yani hayatımında avukatlığını yaptım .Toplumdan farklı düşünüyor  ,  düşüncelerimi söylüyor ve gereğindede icraata geçiyordum .
Meslekten bir anı , boşanma davasında  şahitin isminin yanlış verilmesi nedeniyle boşanma olmadı ve çift ayrılmadı ve bebekleri oldu . Yine sonra ayrıldılar, ama bana  müvekkilem 'iyi ki ozaman boşanmadım bir bebek sahibi oldum ve sen sebep oldun' demişti .Birde Sühanın inanarak çok uğraştığı bir ceza davasında  Yargıtaydan  suçsuz bulunarak bozulup dönen dosya nedeniyle  duruşma günü verilen ve duruşmasına birgün kalan , çok genç tutuklunun, televızyon ızlerken ceza evindeki bir isyanda  şişlenerek  öldüğü  haberini dinledik . Süha birdaha ceza davası almadı ..Çünkü olayları kendide yaşıyordu .Ve çok üzülüyordu . Bir avukatın  kendisini olaylardan korumasını bilmesi lazım .Doktor gibi , yoksa  bu mesleklere tahammül edilemez .
 .Eşle birlikte küçük bir ilde yazıhane avukatlığı fazla verimli  olmuyordu o tarihlerde . .Mesela  bır tanesi, ben kararın temyiz layihasını dava sırasında notlar alarak iki gün içinde yazardım ama Süha son güne kadar beklerdi ve yazıhane sohbetlerı ve  müvekkillerden dava ücretlerini almakta kı sıkıntılar beni  devlet avukatlığına yönlendirdi .Ayrıca aynı büroda sadece eşle avukatlık ,kadın yönünden gelişimine engel veyahut çatışmaya açık oluyor . Ve Anadolu avukatlığı . İyiki yaşamışım . Bir gün şirin bir köylü vekalet ücreti olarak keçi yavrusunu kucaklayıp getirmişti .. Ne güzeldi o günler . Ama ben tabii ara ara sıkılıyordum . Muhatap çoğunlukla köylü vatandaştı .Sonradan yaşamışlığımın değerini anladım . Ege köylüsüyle haşır neşir olmuştum bir dönem .  . Benim ufkuma uymadığını zannediyordum. Ama ben yaşanan herşeyden birşeyler öğrenerek ve o yaşam deneyiminden dersler alarak çıkıyordum .. Ve köylü vatandaşın rahatça gelmesi için dükkan gibi yazıhane tuttuk . Çünkü dördüncü katta  işlerimiz iyi gitmemişti.Sebebi üst kata çıkmak ,Anadolu'da o tarihlerde vatandaşa zor geliyor diye düşünüldü .  Halbuki sebest avukatlık başka özellikler istiyordu ..Süha tanınmış aile çocuğu olması çocukluğundan gelen baskılar nedeniyle rahat değildi ..Ecevit'in ,Turan Güneş'in bulunduğu CHP dönemi.....Süha  politikaya atıldı . Bebeğimiz var para yok pul yok , yazıhane  delegeler ve parti mensuplarıyla doldu  ve sadece konuşmalar iş yok yine ben ve Süha tartışmalar .. O insanlarıda seviyordum  ama başka hayallerim vardı .Istanbul'da huzurlu ailem yoktu ama,1950 yılların Istanbul'unda büyümüş, klasik piyano eğitimi almış ,Fransız okullarında okuyan ağabeylerle büyümüştüm , ve çalışma prensipleri ve hayatın matamatiğini bilen bir insandım .  İfade edemiyordum . Ama bir şekildede arayışlarımı sürdürüyordum, eleştiriyor, kavgasını veriyordum . Kayınpederim, zamanın Balıkesir Baro Başkanı Turgut İnal beni anlıyanlar arasındaydı . Bu hayata ait değildim ama sevgiyide saflığıda seviyordum Çünkü sevgi azlığı benim için aç kalmak gibiydi .Sevgi kaynağım güçlüydü üretiyordum, sevgi benden karşıya yansıyordu,ama alamadığım zaman mineral ekikliği oluyordu adeta bedenimde  ve sevgiyi Süha'da ,ailesinde buluyordum ,çocuklarım ve benim için doğal bir limandı Eğinlioğlu ailesi .. Tabii bu ikilemler evdeki ilk gözbebeğim kızıma yansıyordu .Ve yıllar sonra kızımın bu yalnızlığının  tepkisini ağır biçimde görecektim . Ama  onların sevgimden şüphe etmemeleri , çocuklarımdan onları anlama sabrı gösteremediğim için özür dilemem ve kendimi  sorgulamam sayesinde çocuklarımla iletişimim çok güzel oldu Ve  niyetimin saflığını gördüler ...
.Doğan Cüceloğlu'nun dediği ;Savaşçının gücü niyetinin saflığında yatar, kendi özüne saygılı savaşçı gibi yaşıyabildiğin zaman yaşamın anlamlı coşkulu ve güçlü olur dıyor. IŞTE BEN BÖYLE YAŞADIM ..   İşte  mesleğimin ilk yılları  ..... Balıkesir' e  değil  kabuğuna sığamıyan Yasemin.