19 Aralık 2008

IUMEZA......

 
Amerikan Istanbul Universtesi Mezunlar Dernegi .. Alumni Association of USA ....nin faaliyetlerini ve organizasyonlarini cok olumlu buluyorum ..
 Dernegin calismalarina henuz bir katkida bulanamadim . Ama daha ilerki gunlerde  NewYork ta   onlara katilacagim . Universitemle ve meslegimle onur duyuyorum . Ve burda " uye olarak "ulkemin  tanitimina birsekilde muzikle  veya herhangi bir iletisim yoluyla katilacagimi bildirdim ... tabiki  desteklediler ...

Tuckahoe.. NewYork... Kar Altinda.....

Bu sevimli ^village^ Tuckahoe  yani Kizilderili lisaninda "patetes " ismi gibi ... Yaniii bence kendine yakisir bir isim hehehehe .. Bayildim zaten .. yuruyus yapip duruyorum .. Arkadas da edimdim bile hehoheho....
 Simdide de bembeyaz etraf... oyuncak evlerin !!!! aksam bembeyaz karlara   yansiyan Chiristmas  in  isikli susleri ile kendimi" Walt Disney" diyarinda sanicagim!!!!!!!Kizimin evinde zaten .. bu sevimlilkten payini almis .. minik pencerelerinden etrafa bakinca  kocamannnn agaclarin boyunu gormek icin kafani bayagi disari cikarman gerekiyor ... heheheh Atlantik agaclari bunlar veee sincaplar doolu rengarenk kacisip duruyorlar ..Ben yine  karda yuruyerek StarBucks ima  Kapicinomu icmeye   ve arkadaslik etmeye  gidiyorum ....Bilmem ama^  Amerikans are very freindly...^gibi geliyor  bana......yaniiiii.....

17 Aralık 2008

Avrupa'nin Tum muzisyenlerinin yasadigi Geleneksel Ev Salon Konserlerinin NewYork'taki Devami .... Ve Kizim Ipek Eginlioglu Brooks ......

 Manhattan East Village  'da bir evde  kocamannn bir salon piyanosu  perkusyon aletleri ve izleyici toplulugu ile ben yine bir /sinema filmi/ icine girmis gibi oldum ..Ama kizimin piyanosunu dinleyince  is degisti tabi    !!!!!!!!!!!Zaten evde piyano calismalarini esi Michael ile muzik beraberliklerini izlerken cok hosuma gitmisti . Ipek 'ten baska arkadasi Derin ve diger muzisyenlerinde kisa ve guzel dinletileri oldu .Ipek, Ahmet Adnan Saygun ve kendi hocasi Hasan Ucarsu'nun bestelerini yorumladi..
 Izliyeciler arasinda her renkten!!!insan ve besteciler vardi .. Ve en hosu  beni kizim nedeniyle  gecen gelisimde taniyanlarin yanima gelmesi oldu . Ve hepsi benim bulunmamdan memnun oldular . Seviyorum kizimin arkadaslarini .. Muzik bu iste .. ucuk kacik ama yasama bir sekilde asilma cabalari daha fazala .....ortam samimi  ve dozajinda ..^. Jordan Mcclein ^Iyi bir trompet ustasi ve besteci ... Cok keyifli bir muzik yapti ..  Karizmasi guclu ..  Derin  Oge ona  piyanosuyla eslik etti .. Viyolonsel ve perkusyon calanlarin sololarida iyi bir calismanin urunuydu .
Ipek in piyanodaki duyarliligi ve yorumu etkileyiciydi......Ve esi  Michael ile viyola&piyano konserine hazirlaniyorlar .....
 

14 Aralık 2008

StarBucks'larrrrrrr heheheheheh

Evet ..  caaanim Istanbul'umda  bu sirin cafeler .. adeta  sosyete .... U.S.A 'da kendini rahatlikla attigin sevimlimi sevimli yerler .....Dun  Tuckahoe'dan  yuruyerek onbes dakika mesafede olan Chrestwood ' a bu gunde  ters yonde ayni mesafede  olan Bronxville gittim.Ve sigara icilmiyen bu yerlerein tadina vardim ..
 Hava NewYork' un sert sogugu ama gunes vardi . Bir sure agaclar ve guzel evler arasinda yurudukten sonra  Bronxville'deydim .Benim Yesikoy'umle Yesilyurt gibi bir mekan . Ama zenginlik olculeri cok farkli buranin .
Buna ragmen cok nazikler  ve  cok rahat iletisim kurabiliyorsun . Chiristmas ;in canli renkleri heryere yansimis insanlar gulumseyerek dolasiyor . Epey bi dolastiktan sonra .. StarBucks'ima oturdum ve 'kremali pastamla ,kapicino'mu yudumladim '''''' Yesilkoy'deki  ve Emirgan'daki ^5^  cayima karsilik .. eeh iste boyle .........

12 Aralık 2008

Cemre Torunumla Kedi Gizmo'nun Oyun Arkadasligi.......Teyze'sinin sirin evinde ....

Cemre hamur gibi yogurdu .. giki cikmadi hayvanin..Evde /at/ gibi kosan ,haftada bir tirnaklari kesilen aslan !!!!!! uysal bir kedicik oldu torunumun  yaninda..Sabahlari Cemre uyandigi gibi Gizmo 'yu armaya basliyordu . Yeni ogrendigi kelimeyi  minik ellerini acarak "nerde" diye sorarak ,  saclari daginik ve  gozlerinin yarisina kadar kapatmis' elinde emzik  minik ciplak ayaklariyla dolasirken  evde  kim varsa pesinden gidiyordu ..     sevimli dogal ...bebek ve hayvan sevgisini  ve Cemre'nin unutulmaz heyecanini ve sevimliligini gormek icin .. Hele annesinin buldugu  cizgi film Pocoyo 'yu birlikte seyretmeleri yokmu ... 
Ama bu arada cocuk ruhlu annesini yazmadan gecemem .. Cunku  torunumdan  once  o <Pocoyaaaaaaaa> diye  cizgi filmin karsisina geciyordu hehehe .. Zaten tum cizgi filmleri ben onunla ogrendim ve sevdim .Ve cocuklugundan beri onlari seyrederken hep mutlu oldu ..halada  oyle .. .Kulagim  Cemre'nin annesine benziyen  kahkahalari  ile   cinliyor ..... gozumun onunden sabah uyandigindaki ve annesiyle banyo yaparkenki sevimli guzelligi   gitmiyor torunumun.......  

08 Aralık 2008

Tuckahoe.. diye bir yer....

Sirinmi sirin bu yerde kucuk kizim yasiyor. Evide buraya yakisir sirinlikte Cemre dahil hepimiz mutlu olduk .. Birde Chiristmas hazirligi icinde heryer isil isil oyuncaklar diyarindasin sanki bir trenle  Manhatten'a yarimsaat .. O curcunadan sonra dinginlik yasiyor insan ..  Birde festival vardi hafta sonunda geyikler .buz pateni .. suslu cam agaclari... ve sevimli bir suru cocuk Ben torunum.. Cemre ile gitim .. Kizlar ikisi Manhatten Soho'ya gittiler ......Iste boyle.....

NewYork'ta bir dakika......

 
Petek ve torunum Cemre ile Empire State binasina ciktik ...Kizimla gezmenin aliskanligi  var  fakat burasida bir acaip hizli . Ama Amerika'lilar cocuklara cok anlayisli ..  Binanin tepesine yani 86. kata  uc asansor araciligi ile ciktik.. Vee aramalarla  foto cektirmelerle .. hepimiz yorulduk ..
  Cemre acikincada ucumuz yere oturduk onu besledik hehehehhe cunku oturacak yer yoktu ..Manzara  basdondurucuydu muhtesemdi ... Neyse bunlari zaten biliyoruz ... 
Ve sonra gecikiriz diye Battery parka gitmeden donelim dedik .. ve 34.caddede sirin bir  parka  girdik veee kendimizi kamerelar icinde bulduk ..Sicak cukulata ikramli kisa bir kuyruktan sonra bu kisa video filmimiz cekildi .. Manhatten binalari arasinda ..torunumla kizimla..  sanki ruya gibiydi .. Iste NewYork City oyle bir yer..  Inanilmaz surprizleri var ..... 
 

06 Aralık 2008

New York'ta yeni yil oncesi torunumla

Petek güzelimle unutulmaz bir sürpriz .....

23 Kasım 2008

Doğa Bizi Cezalandırdı ...

Doğa  deniziyle bizi dövdü...
Kendisine bilinçsizcesine  attığımız çöpleri bize geri verdi .. O ne kızgınlıktı .. Aman Tanrım ...Yeşilköy sahil yolu tamamiyle deniz kumu ,midye ve tabiiii çöp ile doluydu . Dalgaların boyu  metrelerce yüksekti ... ve inanılmaz bir şekilde martılar dalgalar içinde savrulan balıkları kapmak  için öbek öbek deniz üstündeydiler .. Doğa hükmünü icra ediyordu ...... Boğaz sahili aralıksız duran balıkçılardan! kurtulmuştu .. Onlar yüzünden vatandaş deniz kenarında yürüyemiyordu ..  Ama etraf savaş alanına dönmüştü .. Çatılar uçmuş iskeleler deniz dibini boylamış....Deniz hepimizin hakkından geldi ...Ertesi günde  dalga geçer gibi bizi güneşiyle ısıttı  ve benim sevdiğim soğuk ama güneşli bir günü bize yaşattı ...kendini affettirdi .
..

08 Kasım 2008

Evimdeki Küçük İnsan....

Ayyy Cemre bir yaşında .. Onun benim evimde varlığı evimi  canlandırıyor.... ........' Cemre beni bulamaaaaaaz' deyip bu yaşımda üşenmeyip saklanıp onun beni bulmasını görmek ,gülüşünü duymak ve tabii bana acele sarılmasını yaşamak .... çok güzel bir duygu ..Pıt pıt...minicik ayakları  ile koşması ..Benim kitaplarımı fotoğraflarımı  minik elleriyle karıştırması..istediğini yapmayınca ellerindekini acele yere atması  Pamuk kediye gidelim diye elimi tutarak arka odaya götürmesi ... Hangi birini anlatıyım ... Piyano da çocuk şarkıları çalıp onun dansetmesini seyretmek.. sevdiği meyvaları yedirmek .. hele üzümü tek tek koparıp tane tane yiyişi dayanılmaz sevimlilikte ... İşte benim evimdeki küçük insan  .. güzel torunum Cemre.......

Uzaklardaki Kızım ...Ve Eşi....

Çok güzeller ....

Benim Kızım bir Amerika'lı İle Evli....

ABD  'deki seçimler ....
Tabii beni ilgilendirdi ..  Küçük kızım     İpek orada yaşıyor . Eşini seviyor . Ve tabii    çocukları olduğu zaman oranın kültürünü alıcak... çok tabii bizleri' Ana Vatan'ı Türkiye'yi öğrenicek .Ben Obama' ya sevindim . Gözlerindeki samimiyeti sevdim . Gözlerini görebildim konuşurken . Ve ümitli oldum ...Sanki ortak bir lider gibi geldi dünya için ... garip bir duygu..  Sadece evladını düşünen bir annenin sevinciyle ..Yine geçmişe döndüm ..Çocuklarımla ve Süha ile Balıkesir'den İzmir Efes'e Joan Baez  konserlerine gidişimiz ve gece yarıları dönüşümüz ..Martin Luther King'in  özgürlük söyleşilerinin  ve savaşımının devamında... Joan Baez'in 'We Shall Overcome'(Başaracağız ) haykırmasının ardından  .. şimdi 'Yes We Can' (Evet Yapabiliriz) diye tamamlanan idealist insanların yarattığı  özgürlük ve demokrasi  düşüncelerimden geçti ..... Etkilendim ..... temenni ederim  olucak torunlarım .. iki ülkenin en güzel değerleri ile yetişir ....

01 Kasım 2008

Mantık,Matematik Ve Felsefe 2. Ulusal Sempozyumu 2004 Assos Çanakkale....


''KAOS''
İşte .. ben miyim ne ? Kafam karışınca bu günlerde.. aklıma geldi bu üç güzel bilim dalı.. Ve  Tabii  katıldığım söz konusu  sempozyum ve  sempozyumun güçlü ismi ...
OTDÜ Felsefe Ana BilimDalı Başkanı Prof.Dr.Ahmet İnam ...Sayın Hocamız .. İstanbul Barosu'nun o yıl tertip ettiği 'Felsefe-Hukuk'
günlerinin davetlisiydi . Ve sonra  Assos'taki toplantıya  bizler yani.. davetli avukatlar ve İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyeleri katıldı ..Ama bana sosyal anlamda ilk felsefe kültürünü aşılıyan ve Hukuk  Fakülte'si  yıllarımda Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünden sertifika almamı öneren   değerli hocam Prof.Dr Cahit Tanyol'uda anmadan geçemiyeceğim .
Eylül ayının kendine has güzelliği ile Assos'un doğal ve tarihi güzelliği ve değerli düşünürlerin sihirli gücü ile birleşir ... ve orda birde ben olursam... Ne Olur?????KAOS..... heheheheheheh
İşte Assos.. Eflatun ve Sokrates'in ders verdiği bu yer.. gündüz Edremit Körfezi'nin muhteşem görüntüsüyle ,gecesi Midilli Ada'sının ışıklarının  denizdeki yansımasıyla ... ve bitmeyen kekik kokusuyla ..  unutulmazlarımın arasında ... Bana yine aynı yıllarda  Bodrum'dan gemiyle kızım  Petek'imin ayarlayıp gönderdiği Yunan Samos , Kos Ada'larının az insanlı güzelliğinide hatırlattı ...... 
Ege..... seni iyiki yaşamışım.. İyiki Süha ile evlenmişim .. iyiki iki güzel kızım olmuş..........
 
 

İstanbul Baro'su Seçim Sonrası......Meslekdaşlarıma Yazdığım Bir Yazı...

 

 

 Sayın  İstanbul Baro'su Avukat'ları ,Sevgili Meslekdaşlarım ..
 Kültür ve sanat adına  çok yoğun ve içeriği güçlü programlar yaptığıma ve yaptığımıza  inanıyorum . Gezilerimizde neşemize destek oldu .  Yaşamımın          bana verdiği değerleri  daha  geniş  ve başka kültürlere       yansıtabilmek  için     ingilizce lisanımı güçlendirmeye sıkı bir şekilde  çalışıyorum .  Zaman    zaman 'profesyonel piyanist'  kızımın yaşadığı  yer olan New York'ta bulunucağımdan ,  çocuklarımın , mesleğimin ve müziğimin  aracılığı ile ülkemin ve ailemin değerlerini   yeni insanlarla paylaşmak istiyorum . Ayrıca bildiğiniz gibi sanatın dili evrenseldir ..                            
Üyesi     olduğum  İÜMEZA '  İst .Ün.Mez.NewYork Temsilciliği '  , irtibatta bulunduğum NewYork   Türk İş Adamları   Kuruluşu ,NewYork'taki Türk Avukatlar ve yine bazı  Türk& Amerikan dergileri ile  iletişimimi devam ettireceğim . Baromuz'un ve sizlerin haberlerinizi takip edicek ve tabiki bazı toplantılara katılacağım . 
 Heyecanla beklediğim  bu yıl ' meslekte 35.yıl 'plaketimi alıcağım  ve ailemize ikinci bir torun daha katılacak .
Ayrıca  'deprem risk bölgesi'Yeşilköy'deki daireme ait, örnek bir karar çıkaracağıma inandığım ,'  güçlendirme 'davasını takip ederek mesleğimin heyecanınıda yaşamaya gayret ediyorum .
İst.Baro'su için ......düşüncem...
 Akıllı   ,alt yapısı  güçlü ve sanat duyarlılığı olan  , düşünce ufku açık, kendini  daima  yeniliyen  ,  yaratıcı  ve en önemlisi kendini sorgulayan  değerlerinin ve hatalarının farkına varan    mesleğimize yakışır tarzda  hitabeti güçlü  ....ve.....   cesur....            gençlerin   Baromuzu ülkemiz adına temsil etmesini diliyorum .
Bizler gençlerimize  örnek olarak  ve yol açarak imkanlar tanımalı ve bu konuda kararlı olmalıyız .Ben kendi ölçümde yaptığıma inanıyorum ..Ve herkeze seçtikleri yolda başarılar diliyorum...
 Saygı ve sevgiyle
 İst. Baro'su Kültür Sanat Yür. Kur.Üye'si.. Baro Meclis Üyesi...2008
Av Yasemin Eğinlioğlu 

27 Ekim 2008

Yalnızlık Duygusu.....

 Bir mahkeme kararıyla sitelere erişim engellendi . İnanamadım ... Çünkü bir heves yazıyor yazıyordum ... Ve öyle korktumki tüm yazılarım  gitti diye ...... Buruk bir yalnızlık duygusu kapladı içimi .... Ama buldum işte .. yazılarımı  hemde kendi çabamla ......

12 Ekim 2008

Yağmurla Gelen Güzellik Ve Büyükada Çıkartmamız.........

Zaten tabiatın tüm cömertliğiyle  bezediği adaya yağmurla birlikte gittik ..  yağmurla karşılandık... ama Aya Yorgi kilisesine çıktığımızda bizi güneş karşıladı ....İstanbul Baro'su Kültür Sanat Komisyonu olarak tertiplediğimiz geziye az kişi katıldı . Ammaaaa ben çok eğlendim .. Bir kere çok  güldüm ..  Yeni tanıştığım Av . Elvend Kantar .. ve genç meslekdaşım  Özge Akım ..  ile sohbet .. şakalar çok hoştu .. Tabii 202 metre  sonunda yediğimiz köfteler ve ev yapımı kırmızı şarap veeee yağmur sonrası güneşin adalar denizindeki yansımalarını seyretmek ..... yine unutulmazların arasında...... .. Nahit Oralbi... tüm şakalarıma rağmen hala benden vazgeçmiyen eski eser niteliğindeki !!!!!!arkadaşım . Daha doğrusu Barış Ağabey'imin tercüman rehber arkadaş  tabii benimde meslekdaşım .... Yine  güzelim İstanbul yıllarından 1960 lardan  yıllardan kalma bir arkadaşlık ... Ve kayalıklara 'kartal'tadında tünediği için gezi sırasında lakabı 'Kartal Rehber' oldu heheheheh . Bu gezimizde   'restorantının reklamını yapan' kişiyi Komisyon Başkanımız Ömer Yasa'nın  engellemesi   üzerine  şahsın'bir dakika baba'  demesiyle başkanımızın gezi lakabını 'Baba Başkan 'olarak değiştirdim . heheh pekte hoşuma gitti .... Kendileride güldüler ..... Dönüşte adanın güzelliğine  ve sohbetin  koyuluğuna  dalarak..deniz otobüsünü kaçırmaya ramak  kala  bizim  yarı yaşımızdan küçük  Özge'nin peşinde.. ada sahilinde  koşan ben ve benden enaz   on yaş!!!!!! büyük genç ihtiyarlar''''''  Sayın Nahit  Oralbi, Elvend  Kantar ,Ömer  Yasa........ hahahahahahahahahah dedim ya çok eğlendik
 diye ........Şakalarımı mazur görücek  ve anlıyacak değerli arkadaşlarıma paylaştığımız gezi için teşekkür ediyorum ... 
Büyükada Gezimizin fotograflarını görmek için aşağıdaki linki tıklamanız yeterli.

02 Ekim 2008

Orhan Pamuk ... Beni 1960 Yıllarının İstanbul'una Götürdü .. Nişantaş'ı ve Şişli'deki Piyano Hocalarım .. Ferdi Von Statzer, Demirhan Altuğ, Rana Erksan .....

 Altı yaşındaydım  babam 1956 yılında Fatih'teki evimize piyano aldı . Bir ermeni vatandaştan .. Schiller marka Alman piyanosu ve üzerinde ..  Konstantinople(pera)  yazılı ..  Cevizağacından yapılma ... oymalarının güzelliği ... rüya gibi gelmişti  bana.. onu her  taşındığım yere götürdüm salonumun daima baş köşesinde oldu ve iki kızımada ilk piyano derslerini o piyanoda verdim ..... Piyano hocalarımın bir çoğu ermeniydi ... Anahit Hanesyan ..  Ferdi  Von Statzer .. Demirhan Altuğ ,Rana  Erksan .... Sonra Hülya Saydam .. ve beni en çok anlıyarak uzun yıllar  yetiştiren  KristinErgenberg adlı hocam .. ... Sosyete  Nişantaşı, Şişli .. ve orta halli Fatih... Osmanlı 'nın kültür semti  ... medreselerin beşiği  ... Ve Piyano dersleri... ama  ilk notaları babam öğretmişti... . O zaman konservatuvar Beşiktaş'ta Barboros İlkokulunda idi .. Nasıl olduğunu hatırlamıyorum .. Ama orda solfej hocam Ferdi  Von  Statzer.... piyano hocam Anahit Hanesyan idi .....  Piyano dersi sosyal bir ayrıcalıktı . ve o insanları şimdiki değişimde özlüyor ve herşeye rağmen nitelikli buluyorum .... Fatih- Beşiktaş  ... otobüsüne  o tarihlerde sekiz yaşında  kendim biner  konservatuvara giderdim . Sonra okul ile uyum sağlıyamadım ve babam  on yıl süren  özel dersler aldırdı . Evet  babamın' küçük bütçesiyle' ben Şişli'deki hocalarıma  piyano  dersine  giderdim ..  Bir keresinde derse  'pazen' elbise ile gittiğim için Demirhan Altuğ hoca beni azarlamıştı . Annemin telefonla onu sonradan kınadığını hatırlıyorum ..... Ve  yıllar sonra 'dünya güzeline '  Modacı Cemil İpekçi tarafından giydirilen elbise' pazen' idi .....Dersler onbeş dakika sürerdi ve annelerle hocalar konuşmaya dalardı .. Beni babam götürür sonra alırdı . Ama hiçbiri benim ruh dünyamla ilgilenmedi.... takiii Kristin hocama kadar .. O evimize gelirdi iki saat benle konuşurak ders verir piyano ile eğlenmemi  ve sevmemi sağlardı... Şişli ve Nişantaşı ara sokakları parke taşları..... film gibi aklımda .. Piyano dersine gelen talebelerin annelerinin zerafetleri yapmacıksız ama düzgün  İstanbul Türkçe'si ile konuşmalarını ve  müziğe  saygılarını unutamam .... Benim çocukluğumun bir parçası  annem ve babam sayesinde  o zamanki  İstanbul ve Anadolu'nun en güzel değerleriyle  geçti .  O güzellikleri geliştirerek koruyamadık ....Ama  bu sentez benim ve çocuklarımın  kültürünün oluşmasında  daima önemli bir yer tuttu ...

01 Ekim 2008

Annem Oğullarını Yanına Almış .. Kabrinde Yatıyor ..... Edirnekapı Şehitliği....

 ... Sevgileri şefkat içermedi .. ama tutku derecesinde ve zaman  zaman marazide olsa tek sevgileri idim ben ağabeylerimin ve annemin ..Onları hiç bırakmıyorum ... Bu üç acılı insanın arzularını kendi çocuklarımla gerçekleştiriyorum ..  Yapamadıklarını yapıyorum ....Onların sevgilerinin bizi koruyacağını düşünüyorum . Annemin sen güçlüsün kızım dediğini unutamıyorum ...  .... Huzur içinde yatsınlar ....  Mücadele ederek ...maalesef babamın doksan yaşında yaptığı evlilikten ... canımızı ve  dava neticesinde kutardığım hakkımız olan daireleri ve  annemin evini ..... onlarında sevineceğini düşünerek....... annemin çok sevdiği Yeşilköy'deki  şimdi benim oturduğum evinin  bahçesinden kopardığım çiçekleri götürürüm zaman zaman...Genç yaşta kaybettiği büyük oğlu  Savaş.. ölümünden sonra kaybettiği küçük oğlu Barış'ın arasında yatıyor .. Gerçek bir İstanbul kültürüne sahip babam....  köklerinin geldiği Varna' yı özlemenin  ve genç kadın düşükünlüğünün  ve annemin ve ağabeylerimin ahlarının bedelini.... oralı  yanlış genç bir hizmetli kadınla annemin ölümünden onbeş gün sonra evlenerek  yaptı .... Babamı  kurtaramadım ... malvarlığı vardı  ve  kadın evimizi yapan mütahitle   bir hareket ediyordu ...........şimdiki yalnızlığı..  kendi  tabiriyle döllerinden uzakta ... işte bunların bedeli .....  Neler görücekti .. torununun  çocuğunu .. çok sevdiği  ve bana ilk notlarını öğrettiği ...piyano ile başarılı olan küçük torununun konserlerini.... daha neler neler ...... 

21 Eylül 2008

Torunum Beniiiiiim Bir Yaşında Güzel Gülücük..... Cemre ...

Geçen sene Eylül ayını benim kıvırcık anne adayı kızımla yürüyüşler yaparak geçirmiştim . Ne hoş duygulardı.. .. Ana- kız bebesi olmadan ayrı yakındık ve bebesi oldu büyüdükçe daha başka yakın olduk... ...Ben çocuklarım için Allah'a benim sevgimi aratmıyacak sevgi ..bebekleri olsun diye dua ettim hep ... Çok şükür ...

. Kadıköy'de bebek eşyası alışverişleri .. . Boğaz veYeşilköy sahilinde yürüyüşler . ve değişik enteresan restorantlarda yemek yememiz ...... Hele ... doğumdan bir gün önce Taksim'den Tünel'e ordan Galata kulesi önünden Karaköy'e ve köprü . . üstünden Sirkeci'ye üstüne üstlük birde otobüsle Yeşilköy .. Sarssın ve bebek biraz daha aşşağı insin diye heheheh ..Çabamız netice verdi ...gece de suyu geldi.....ilk NewYork'u aramış kardeşini konuşmuşlar..... ağrı sıklaşınca saat sabaha karşı 4 te acele Mehmet'le Avrupa hastahanesi.. ve doktoru Herman İşçi'ye ve bana haber vermeleri ile benimde saat 6 da orda hazır olmam ... Canımm kızım anne oluyordu ... ve normal doğum yapacaktı.. çocukluğundan üniversitesine ....yurt dışına çıkışı bana olan bağlılığı herşey gözümün önünden geçiyordu .. Sıcak bir banyo yaptı yardım ettim canıma...... ağrılara katlandı saçını okşadım ama hep Mehmet'i yanında bıraktım karı koca . birbirlerini desteklediler....... Doktoru Herman İşçi benim ve kızlarımın Jinekologu . Ayrıca özel bir insan beni hiç bir zaman kırmadı Heyecanımı anladı ......Ve doğumun olduğunu hemen bana haber verdirtti...
Mehmet damadımla iletişimimiz böyle durumlarda çok iyi ........Neyse bebe geldi saat 12.55 ağrılara dayandı kızım benim .. doğumdan bebeğin çıkışı ile' anne bak hemen doğurdum' diye bağırmazmı? Ayy bu kızlara ben küsememde dayanamazlar ama bazende beni ve kendilerini üzüyor keretalar ....

CEMRE BİR YAŞINDA .............................
Allah analı babalı yaş günleri kutlamak nasip etsin ......torunuma ..
Ayy bir güzel olduki .. İstanbul Vilayet Evi'ni babadedesi ayarlamış .. Mekan zaten güzel .. pastası ayrı güzel .....Kızım benim çocuk yüzlü güzel anne .... Mehmet damadım beni karşıladı .. Gülücük kucağında ... ve arkadaşları genç anneler babalar bebeler.....birde kızımın o sevimli kahkahalarıda olunca ben bir sevindirik oldum .. Mehmet ve Petek'in okul arakadaşlarını onbeş yıldan beri tanırım ... Hepsi mühendis ve süper zeki ve esprili.. çok ... güldüm..... Cemre kucağıma geldi oyuncakları ile oynadık ... Artık onu çok öpüyorum ama saçlarının üzerinden kıyamıyorum o bebe tenine...... . Mide ağrılarımı unutturuyor bu torun işte ....yaşamım!!!!!! sevinç ve hüzün yanyana ..... Ama ..... ben anlaşılmayınca veya yanlış anlaşılınca kızlarım üzülüyor .. İşte sevinçlerimin bedeli.....

16 Eylül 2008

'' Helikopter Anne Babalar''

Radikal gazetesinde bu gün Oral Çalışlar'ın yazısı bu başlıkla  başlıyordu .. Tabii ilgimi çekti . Ve okudum ..' Helicopter Parents'sözcüğünün son yıllarda Avrupa ve ABD   gazetelerinde çokça söz edilen bir deyim olduğunu ve çocuklarının peşinden heryere koşan ve heryere yetişmeye çalışan  bu anne ve babalara her yere yetişen askeri helikopter örneğinden çıkarak '' helikopter anne-babalar ' adı verildiğini  yazmış ..Tabii batı dünyasında bunun sosyolojik ve psikolojik sorun olarak ele alındığını yazısında belirtmiş..
 Gelelim benim yazma sebebime .. Ben bu tabiri  NewYork'ta yaşıyan kızım   İpek'    şaka yollu anlattım ..
 Ertesi gün bana bir email .. eeee' helicopter  anne ' nasılsın diye ..... Benden cevap ....
Canım kızım evet .. ben sizin  için   'helikopterdim '  amaaaa  bir farkım vardı.. Sizin ikinizide
 küçük ama güçlü motorları olan bir 'uçak ' olarak hazırladım ..' Benden zamanı gelince kaçabilesiniz ve iyi manevra yapabilesiniz ' diye   heheheheheheh
Ve   verdiğim bu cevap  çok hoşuma gitti.....

15 Eylül 2008

Oyyy Hırçın Karadeniz .. Tabiiii Ege'den geçerek... Lacivert Rengiyle Akdeniz.. Ve Anacığımın doğduğu Yer İç Anadolu .. . Kapodokya ...... ve Bazen Uludağ.... Süha ve Ben ... Avrupa yollarında......

Balıkesir Baro'su ile 1985 yıllarında Baro Başkanı Av. Turgut İnal ve avukat meslekdaşlarımızla yaptığımız Karadeniz gezisi..........
Yaptığımız diyorum Süha ile beraberdik ne güzeldi herşey... Doğal ve tarihi güzellikleri olan Samsun'dan başladık bu geziye ...ve her şehrin Baro Başkanı tarafından karşılandık ve gezdirildik ... . Giresun .. inanılmaz farklı ve moderndi o tarihlerde.. Tekneyle denize açıldık... ve teknenin tepesinden denize atlıyan tek kadın ben oldum .. Giresun'lular bile çekinirken.....'. Karadeniz ' bu hırçın dalgaları ve tuzunun az olması nedeniyle adeta insanı yutuyor. Tabii benim atlamamla denizin dibinden yukarı çıkmam bayağı vakit aldı.... birde tekne demir taramazmı?*. Süha herzamanki gibi canım .. beni kollamak ve merak etmek zorunda kaldı ....Böyle bir olayın benzerinide Yugoslavya'da I99O yılında çocuklarla çıktığımız ikinci Avrupa çıkartmasında!!!! 'Kırka' şelalesinde suya girmiştim ve şelale beni içine çekmişti neyse....... gelelim Giresun denizine..... Sonradan Milletvekili olan Av . Önder Kırlı'nın ...en son koluna tutunduğumu hatırlıyorum .. Ve de tekneden halat atıldığını.... Sonraaa..... Rize nemli havası ile tipik Kardeniz şehri.. Trabzon'un Ayder yaylası ,Sümela manastırı .....Artvin sınır kapısı........ Kaçkarlar ..tanrının hediyesi renk cümbüşü..yemeklerinin lezzeti... Ama karalahanası ve hamsinin her yemekte olması .. unutulmazlar arasında .... Sonradan Süha'nın sevdiği yer olan Sinop ...Türkiye'nin en kuzey ucu ..İnce burun Türkiye'min ..fiyord ları......Hamsilos koyu .. Norveç İsveç fiyordlarına ne gerek vaar..Amasra ve daha niceleri........
%%%%%%%%%%%%%%%
Ege'den Bodrum'dan Datça'dan Köyceğiz'den geçerek... Akdeniz...... Süha ve çocuklarımla gittiğimiz Patara.. Antalya, Mersin Kale'si.. sonra benim çocuklarımla gittiğim Saklı Kent.... Arabamız ve ailemiz ile 1975 - 1985 yıllarının ıssız güzelliği ile ile benim ülkem..Kaç kere gittik bu yerlere... İlk Akdeniz seyahati dönüşü Kapodokya'dan... sonrası Tuz gölü ve ordaki çeşmede beş yaşında olan Petek'imin ayağını yıkadıktan sonra ayakkabılarını unutmamız ve gece otelde kalmak için evlilik cüzdanı istenen dönemde babasının kucağında uyuyan Petek kızımızı göstermemiz canımmmm Süha çok özledim seni ...Hele kış döneminde çocuklarla gittiğimiz ve kayak kaydığımız Uludağ..... Ailemle küçük kızlarımla ne güzel günlerdi......
%%%%%%%%%%%%%%%
Ya Süha'm ile o yıllarda 0 ilk Türk arabalarından ' Murat' marka arabamızla yaptığımız seyahat.. Lügatımızı haritamızı aldık yallah Avrupa .... yola çıktık .. Harita ve yol bulabilme kabiliyeti büyük kızıma babasından geçti . zaten......Bazen arabamızda yattık bazen yol üzerindeki kamplarda ... kaldık .. Yugoslavya Dalmaçya kıyıları... 'kikiriki' Yugoslav'ların fıstıkları..... Venedik...... o zamanlar televizyonda'Kunta Kinte ' adlı zencilere ait bir dizi vardı ... Ben yine iletişim meraklısı olduğum için .....için zenci turiste sormuştum' Do you know Kunta Kinte?' diye heheheheh şaşkın bakışlarını unutamam ........Roma..... plakamız '10 Balıkesir 'olması nedeniyle Balıkesir'li bir gencin bizi davet etmesiyle şirin bir ev partisi yaşamamız ve Süha'nın Italyan'lara plav yapması ve kaşık nasıl çalınır ritmle göstermesi .... Monako'da şık giyinip kumarhanelere gitmemiz ve St Tropez sahilinde ilk defa gördüğümüz üstsüzlere bakışımız... Açıkçası ikimizlede yabancı diyarlarda çok güzel ilgileniyorlardı ama Süha çok yakışıklıydı. ve beni çok seviyordu...... . küçük sahil kasabalarındaki festivaller...... Paris... canım ağabeyim Barış eşi İzabel ile beraberlikler .. Londra .. Brüksel ... . Viyana ...Sofya ....Budapeşte .. Belgrat..... ve o yolları arabamızla ve Süha ile sadece ikimiz yaşamak. ..............anılaaaarrr çook fazla üzerime geliyor......













%%%%%%%%%%%%%%%%

Ya daha çoook sonraları Petek Hamburg'ta okurken ve iki kızımla yaptığımız Prag seyahatimiz o nefis tarihi Prag köprüleri ve Çek biraları...... Amaaaaa trene binerken bizi itiştirip karambolda ..film makinemizi çalmaları.. soona boş çantası ile dolaşmamız .. Soyulmadan beş dakika öncede soyulan bir Japon turistin çırpınışınıda seyretmiştik ....'vay anasını'diyerek...sanki bize olmazmış gibi.......
Birde giderken bize 'dikkatli olun 'demişlerdi .... heheheheh... Ayy bu kızlarımla neler ne sevimli olaylar yaşadım ben yabancı diyarlarda..... ..... Sağolun emi .. çocuklarım .............


14 Eylül 2008

Aydınlandığım Kendimi Bulduğum 1985 li Yıllara Dair Sözcükler.... ve 1990 Salzburg Mozarteum Müzik Akademisi'nde İlk defa bir aile Yasemin, Süha, Petek, İpek.... Eğinlioğlu;1991 Piyano Konserim




Bazı bizler dünya sahnesinde güçlü oyunculardık ..Ve sevgiyle gelen bir darbe ruhumun üstündeki yanlışlık ve suçluluk baskısını aldı . Ve bedelinide ödetti ama ... Onada banada ..ve onla başka insanlarında var olduğunu öğrendim ....Ben doğaydım. Kendi kendimi koruyordum,onun için hırçın ve vahşiydim.Etrafımdaki insanlar bir kartal gibi kafesteydiler ve dışardaki uçan kartalı izliyorlardı.Bu özgürlüğe doğru uçuştaki tehlikelerden beni bir gücün koruduğuna hep inandım ..Doğa sevilir ve kıskanılır.
.Doğanın kölesi olan yırtıcıdır , boşveren kaybeder ,aydınlanmış insan doğayı kendisine dost kılar .
.Toplumun sessiz baskısından kurtuldum. İnsanı kendimde tanıdım.. Okudum müzik dinledim ve piyanomda yeni melodiler buldum ve geriye baktığımda kendimin ürettiklerini gördüm . Duygularımı hep yoğun yaşadım . Ve yaşama sevme kendilerini gerçek özgürlük haklarından mahrum bırakan bütün güçlere karşı direnmeyi ve bu güçleri yenmeyi bildim .Daha doğrusu direnmeyi hep bilmişim... ismini koyamamışım.... Önceleri yanlış aynaya bakmışım ....beni bana ters yansıtıyorlardı ...Herşeyden önce kendine kendin için bakabilmeyi ve kendi değerini bilmeyi...bilmek..
Sevgi gücü kadını kadın yapar ... Ciddiyet maskeli insanlar ..Sevildiğini bildiğin yerde güç alıyorsun ve sahneyi hayatı iyi yaşıyabiliyorsun .. Soğukta bile üşümiyebiliyorsun !!!!!!!......meditasyon gücü... Konuşurken bedenimle ve yüreğimle konuşuyordum..
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Batty Blue' filmi .. Çabalıyor istediğini alamıyor ve acı sonu ...doğal cıvıl cıvıl bir kadın kanalı yok çılgın coşku bitiyor kaynak bitiyor ..Unutamadığım kendimi yaşadığım filmler .... Ama benim kaynaklarım vardı .. Yaşam kaynağımı kıskandılar..Anlaştığım insanlarla konuşurken caz yapıyordum adeta ... .....Kendimi eskiden yorumlıyamıyordum .. yanlış notalara basıyordum .. Ama şimdi doğru çalıyorum ..Tchakovsky 5. senfoni' kader' müthiş.. dinlerken beynimin hücrelerine nüfüz ediyor .. aynı sevgi gibi ... ..Balzac 'büyük faziletler sevgi öğretir '. Carmen 'den' sevgi çingene gibidir sınır tanımaz'.Jules Verne' Yeşil Işık' adlı kitabı güneş batarken çok kısa süre önce görünen son ışığa bak hem kendini hem başkalarını anlarsın .. Carl Orf'un 'Carmina Burana..'.sı.. bu müzik bana aldığım sevgi darbesini hatırlatır hep ....Bengi Evranos arkadaşım .. Doğa sevilir kıskanılır sözüne karşılık..'. mesela... en güzel yerlere ağaçlar kesilip deniz doldurarak evler yapılır..'.ve ' Sen yeleleri uçuşan bir kısrak gibi hedefsiz koşuyordun ama şimdi öğrendin'
.Canım kendini kabulde zorlanıyor onun sürükledim .Benim sevgimle yaşadı ama ben onun toprağında yeşerdim ... ...Çocuklar çiçek gibi hastalanınca solarlar diplerine su döktünmü canlanırlar sevilmekte öyle birşey ..
..'Devlerin aşkı' filmi ...James Dean için yönetmen onu alabildiğine özgür bırakmadığıma pişmanım o yalnızlığı biliyordu .........Çehov 'dan hak edene ince sözcüklerle hatırlatma ...İnsanlardaki yapmacık olan herşey onu utandırdığını birşekilde her an yazılarında vurgulardı ...Kendimle hesaplaşmakta onurla çıktım .. Tek tek kelimeler benim ışıktan merdivenim oldu ...Bağımlılık yaparım ..Her yerde dinlenen müzik değilim ..Bach'ın piyano eserleri... iki el birbirini takip eder konuşur gibi ...... ..Lionel Richie Görüyorum gözlerinde ,görüyorum gülüşünde bilmeden özlediğim herşeyi ..Nietzche .. Hermann Hesse.....okudumda okudum ... ama güzel olanı yaşadıktan sonra tekrar okumam oldu bu yazarların kitaplarını..... yaşamadan öğrenmek teoride bırakır insanı ve sen olamazsın ...
..Ama kozalarında yaşıyanlarda var ....Düşünmeyen duymayan görmiyen hayata rağmen ..... .Enerjiyi kutuya koymadan yaşıyabilmek.... ..Soğan katmanları gibi kendimi açtım .Arthur Miller' Marlyn Monre' için.. 'doğallıydı insanları ona bağlıyan insanlar ona erişmek için ellerini uzatmak ve yardım etmek istiyorlardı ama aynı zamanda öldürmek istiyorlardı '..... severler kıskanırlar bilmediğin sevenler var sevmişler ama söyliyememişler......eveet ....Etrafımdaki erkekler iki ağabeyim.. sevgileri olan ben. Babamın gücü ve enerjisinin ağabeylerimi bilmeden ruhen yok edişi... ve benim direnerek kişiliğimi korumak için babamla kıran kırana savaşımız ....Süha eşim .. tutkulu sevgisi ben.. ve benim hayat limanım .. ve çocuklarım....
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&


Desenlerim güzeldi
Bilmiyordum
Sevildim
Nakışla İşlendi
Ben güzelmişim
&&&&&&&&&&
Saçlarıma ak düştü
Düşünmekten
Gözlerimin kenarı kırıştı
Gülmekten
Olsun
Ne güzel bu çizgiler
Yaşamı yaşadığımı anlatıyor
Boyıyamıyorum saçlarımı
Vazgeçemiyorum gülmekten
Çünkü onlar
Yaşamımın acıları sevinçleri
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Özlüyorum seni
Dostluğunu
Anlamanı
O sıcacık içimi ısıtan bakışını
Bana beni veren sevgini
&&&&&&&&&&&&&&&&&
Saçların dökülmüş
Alnının çizgileri derinleşmiş
Düşünmekten
Olsun
Ne güzel
&&&&&&
Birlikte sabahı paylaşmadan
Gülen bir yüzle olmadan
Şefkatli bir kelime duymadan
Saçınız okşanmadan
Yaşamayı bilirmisiniz?
İsminiz seslenilmeden
Sözünüz dinlenilmeden
Sevinciniz acınız gülmeniz paylaşılmadan
Nasılsınız? diye sorulmadan
Söz tokadı yiyerek
Hala.
Yaşam sevinicinizi yitirmeden
Yaşamayı bilirmisiniz?
&&&&&&&&&&&&
İlk sevincim
Gece saçlı
Gülen gözlü
Gülmeyi paylaştığım
Esmerim
Kızım benim..
&&&&&&&&
Melek yüzlü
Bal gözlü
Kumral saçlı
Gün ışığım
Kızım benim
&&&&&&&&
Ağacın yeşilini
Denizin mavisni
Müziğin Armonisini
Senle paylaşmak istiyorum ...
&&&&&&&&&&&&&&&&&
Esmersiniz; Güzelsiniz , Kadınsınız .........
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Nasıl bir güçtü ,o cüret ve sevgiydi ,Beni benle barıştırdı, Engel tanırmı bu dostluk bu sevgi
İmkansız,Ve mutlaka o bir gün olmalı . İnsan hayatının bu isteğe hakkı var .
Hep yazmak ve konuşmak istiyorum .Her konuşmanın sonu senle birdaha gel oluyor .
Kopabilirmi bu iletişim .
Sonsuza dek var .
Herşey ışık aydınlanıverdi .Beynim . Ne güzel oldum .Işıl ışıl bilerek doğruluğuna.
Kenetlenmiş bir kişiliği açığa çıkardın .
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&666
Seni yaşıyorum .Yaşamadığım duyguları senle yaşıyorum . Bütün kainata haykırıyorum .
Seni namusumla ruhumla ....... Bedeninle sarı kemerin siyah elbisenle Seviyorum ....
. Benden şüphe etme birdaha..Korkmuyorum senden ..
Ağlama ne olur ..
Bende ağlıyorum .....Allahaısmarladık ..
Sen önce söyle
Ve söz ver bana güçlü olucağına ...



&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&6
Öğrendim, beni öğrendim .Gülen gözlerimin coşkumun içindeki hüznü görensin
Çocuklarımı anlatırken sevincimi görensin
Benim gören ama anlatamıyan gözlerimsin
Severler seni sen bilmeden demiştin ya?
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Buluyorum sevgini doğayı bende seviyorsun ,Sende denizlerimde yüzmek
Mevsimlerimi yaşamak istedin . Ama doğayı tahrip ederlerdi .Bildin..
Gelişimimi izliyorsun . Doğayı seyredip evdeki çiçeğinle yaşamayı tercih ettin
Anlıyorum ....
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Evet onla yaşadım . Zorladım .. Doğadan kaçamadı. Seviyordu kıskanıyordu ..
Bilemiyordu doğaya bakmasını. Onu nehirlerimde yıkadım .Coşkulu nehirlerimde yüzdürdüm.
Beni fazla tahrip etmemesini sağladım .Güneşimle ısıttım .
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&6
Bana ışığınla doğamdaki nehirlerimi çiçeklerimi mevsimlerimi kışımı baharımı gösterdin .
İnanılmaz duygular .
Bana böceklerimi gösteriyorlardı .. Böcek yoktu ki !!!
Beni aydınlatan cüretini seveceğim.
Doğa onu bozmıyana cömerttir Sevilince gelişir .. Çop dökülünce arıtır ..
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&6
Güneşe yürüdüm .Ayın yolundan gittim gemimle
Uzanmak istedim ışıklarına olmadı Ama bana yolu gösterdiler ...
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Sabahları uyanınca açardım hemen perdeleri ..müziğin sesini...Aydınlık girsin ses..olsun diye ..
O kızardı bağırırdı hep Çünkü sevemiyordu aydınlığı sesi
Anlıyorum sesışık bendim sevemediğide kendisi
Evde çocuklarım var onlar ses ve aydınlık ..
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Duvarların çatlaklarından berrak sızıntılar oluyor içiyorum ve devamının duvarları zorladığını görüyorum .
Öyle berrak ve yürekten ki sızıntılar o sevgi gücünün manyetik alanındayım ...
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Ve tutkulu sevgi O soğuk çehrenin..
Acılarını görüyorum Onun kendisinin hiç olup sadece beni yaşadığını görüyorum .Haykırarak anlattıklarını dinliyorum
Onun beni gördüğü,
gibi acısını görüyorum .
Toprağımdı benim beni besledi bilmeden
' Ben senin yanındaydım ..Sana ulaşmak için çaba sarfettim .Ve başka sevgi başardı .Yara aldım ' diyordu..
Sevgisini açtım ben aldığım sevgi darbesiyle.........Tüm duygular dökülüyor ... tehlikeli ama yepyeni oluyor herşey ..
İkinci bir hayat sunuldu bize....Tutku acımasızlığa dönüştü ..
Onun içindeki fırtınaları yaşamasına ilkönce kendisi fırsat vermemiş . Yaşamın ona çocuk yaşta verdiği acı nedeniyle doğasını
zaten yaşıyamıyacaktı onu benle yaşadı ..Ben onun şansıydım .Vahşi tabiatı bilmeden besledi İçinde yaşamaktan mutluydu.. Sürüklüyordum onu.. Hayır diyemiyordu , o zırhının içine girmeyi kendi istememişti..
... Ve o zırhı açıp ben içine tümüyle girmişim hep bilmiş :.. Ağabeylerim tutkulu sevgisi annemin kıskanması babamın beni yakalıyamaması ve hep sevgiye doymadan ailemden alamadığım..şefkatli bir sevgiyi aramak...Çünkü sevgi bardağım herkezden büyüktü .. Şimdi nelerdeeeeeen sonra......... çocuklarım ve torunum sayesinde 'sevgi limanını' bulmam....işte hayat .....Allah bana onları bağışlasın .....
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
O bir liman ..Zorla teknemi aldırdım . Biliyor . 'Koşudayım senle . Ben yoruldum sen git ..Ayrılamıyorum koşuyu terk edemiyorum '
Mantık dünyasında benim düşlerimden korkarak yaşamak.... tanrım ne acı ...Ama öz sularımı kesebilir koşuyu terkedebilir .. Ama tabiat hükmünü
icra edicektir . Bedelini ödiyecektir ..sevgisi nedeniyle ...
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&6666666
Onlar sahilden denizi seyrettiler... ne güzel dediler...
Coşkulu denizde ben yüzdüm .. Karaya çıkamadım .. Ben sevdirmek için birşeyler yapıyordum .. seni seviyorlardı ..Sen savaş oyunu oynadın ben savaştım ...Ormanında baltayla dolaştım beni sarmasın diye ...Ama o ormanı seviyordum .. Şarlo filmlerindeki baston elindeydi sen önde deviriyor ben düzeltmeye gayret ediyordum ... Geliyordum peşinden ....Kaçamıyordum senden ...

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
Sen kendinleydin......
Ben limandım geziyor geliyordun ama limanın ağzı kum doldu ...
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Ben gökyüzüne yıldızlar serpiyordum ...küçüklü büyüklü ... yakalıyorum .. onları..... mutlu oluyorum ... Ve insanlar beni sevindirmek istiyorlardı.... ... Tekne ile çılgın sürat ... heyecan ve hep beni mutlu etmek isteyen ama kıskanan .. o yanımda olup bilemediğim sevgi .. ama anlatamadıki ....Sevinç çığlıklarım ve 'SEVİ ÇİÇEĞİ' teknemizden derin denize kolluklarıyla attığım iki yaşında ki güzel kızım İpek ...Derin denizde küçük gün ışığım.... yüzerken . Çıplak bebek melek tablolarına benzettim . Denizin mavisiyle güneşin ışığı etrafında hareler oluşturmuştu .. Kolundaki kolluklar kanat olmuştu .. Kiliselerdeki melek tablolarına benziyordu ..Müthiş güzeldi ürperdim .. Deniz mavi
Meleğim çıplak
Işık gibi denizin içinde
Ne güzel
Prenses okula başladı .. 'sevicekler beni değilmi '?. diyor Ben üzgün olunca 'gül anne güzel ol 'diyor .Peteğim'in küçüklüğünde 'anne sabahın gözü açıldımı' diye sorardı?

%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Değişme ama git diyor ..oda beni almadı özgürleştim . doğa kapatılamazdı ..sevilmeliydim böylesine .ve gelişmenin acısı içinde..
çocuklarım .. yaratıcılığım ...Sevgiye ipotek koymak canım 'gülünç ben hayatıma ipotek koymuşum, yaşamımı bağlı kılmışım..'
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Büyük kızım gülüyorsun anne kendi istediğinde ... bizim için bir filmde güldünmü ?....

O ..dünyamı sana verdim kendim için dünya kurmak istiyorum öbür insanlar bizlerde varız ..Ben seni tanımaya uğraştım . sen seni aradın . ve benim ruhuma kök saldın .. toprağımla geliştin fazla büyüdün ama alıcağın birşey kalmadı benden ...izledim ve ulaşamadım ..Acı çekiyorum sevemiyorum .. tükendim ..Annenizi sevin çocuklarım ...
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
Tüm mevsimleriyle yaşamak.....
O antartikaydı ben güneşimle eritmişitim çiçek bile açtırdım ..tekrar buz oluyor :. Doğa uyumunu .....
kendini buldu



%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%
1990 BALIKESİR ASKERİ OKUL'DA BÜYÜK KONSER.....Ayhan Aydın Edebiyat öğretmeni ..' HADİ KENDİNİ ÇAL' demesi ve benim okun yaydan fırlaması gibi konsere hazırlık....
Sevgi darbesi .... kendini anlama ... Kırmızı kıyafet ...... Savaştepe'den Balıkesir Valisi Kemal Esensoy tarafından getirtilen siyah kuyruklu konser piyanosu Balıkesir Askeri Okul salonu ve Balıkesir Belediye Başkanı Av .Sami Gökdeniz tarafından tahsis edilen izleyici için otobüsler ... sonrası evvelce benim öğretmemle konser verdiğim Petek kızım ve bana yazılan şiirler değerli öğretmen
Aydın Ayhan'dan
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&.
Dün müziği gördüm
Ben müziği gördüm
Yasemin'in parmaklarından dökülen baharı,cıvıltısını kuşların ,çiçeklerin rüzgarını gördüm.
Kalabalıktaki yalnızlığı asalet içindeki tevazuyu,
bal taşıyan arının mutluluğunu gördüm

,dün müziği gördüm
renk renk
tropik bir meyvadaki mavinin ,Anadolu kirazındaki penbe yansımayı gördüm .
Gördüm ,çağlayandan yukarı fırlayan alabalığı
Gördüm ,severek duyan kalabalığı
Gördüm ;kelebek kanadındaki rüzgarı fırtınayı
Hırçın deniz dalgalarında savrulan yapayalnız bir elmeyı

Dün müziği gördüm
Yaşama seçilmenin güzelliğini
Üretmenin sevincini
Mutluluğun sevincini
kısacası arkadaşım
dün ben insanı gördüm
yaşamayı gördüm
dün ben müziği gördüm
Arkadaşım
müziği gördüm ..
%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%%555
KONSER SONRASI DUYGULAR
Baharı getirdiler dün gece zümrüt bir kase içinde
Altın ışıklara sarılı
Ve döktüler kucağımıza
Yeni sürülmüş bir tarlaya yağan yağmurun kokusunu
Baharmı geliyor ne ?

Evrendeki yakut nar dün gece açılıveredi
Müziğin büyüsü saçılıverdi
beynimizdeki dünyayay a
Şaşırdım


Bir Petek'ti
oğul oğul sağılan bal dolu dünyasından evrene,
arıların dünyasından
arılar vızıl vızıl ,arılar çiçekçiçek ..
arılar
dolup
müziğe
yepyeni bir tat verecek

Bir çiçeğin usta elleri ,işledi rüzgarın sesini baharın gizemli nefesini,
sırma sırma
ve koza çatladı
büyü bozuldu
fırtına dindi
rüzgarın önündeki çiçek başını kaldırıp gökyüzüne
güneşe döndü

Güneş gene her sabah dağların ardından güler
karanlıklar ötesinde
aydınlık
ışıl ışl dünyam her sabah
ve her sabah arılar
açılan renk renk doğaya
ve çiçeğin sesini
peteğine doldurur ....

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&
VE SALZBURG MOZARTEUM MÜZİK AKADEMİSİ 1991 ÇOCUKLARIM VE EŞİM....
Chopen ..... Czerny .. talebesinin talebesi Polonya'lı hoca Andrei Yaşinsky'den ders alma...Fronburg sarayı yurt olarak hazırlanmış .. orda ailece kalış.. ve dönüşte ...... televizyon 'Bizim İnsanlarımız ' programı ve Altan Aşar ile başarılı bir çabanın Türkiye 'ye duyurulması....... Benim şehrim....İstanbul' a göç...ve Kıbrıs Lefkoşe AKM 'de Denktaş'ın davetiyle yabancı elçilik mensuplarınında katıldığı resital.........ve ilk önceleri Petek kızım ile başladığım.. sonrasında şimdi profosyenel piyanist olan kızım İpek ile verdiğim nice konserler......
&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&6666
Ama nelere rağmen...Onun çıkmazları ve acıları içinde... yaşananlar işte....aydınlanma... ben beni sevdim neticede canımı kaybettim....Ama çocuklarımı kazandım......

11 Eylül 2008

Gebze Yerine İzmit......... hehehehheheheh!!!!!!

Ayyyy yine hızımı alamadım yolu kaçırdım .. kızımın işyeri Gebze' Tübitak' yerine kendimi İzmit'te buldum heheheheh.
 ..  Allah'tan sabah erken çıkmıştım .. Havada pek güzeldi .. 
Yeşilköy sahil yolundan E5   ve I. köprü ve sonrası.... o  renkler yokmu? mavi yeşil yine karıştırdım tabii 'tem' denilen yola çıkınca kızımın tarif ettiği güzergah değişti ve ben İzmit körfezinin  denizinin rengine bakarken buldum kendimi.. heheheheh. Tabiii yolda kamyonları sollayıp bir' cep' bulup arabayı durdurup  aşşağıdaki yoldan geçen kamyonculara 'ne yapabilirim 'derken ense kökümde trafik polisinin bitmeside işin cabası ...
 Daha bir gün önce Boğaz'da denize girip arabaya döndüğümde arabanın anahtarını bagajın içinde unutup bagajı kapatmış tüm aramalar rağmen bulunamıyan anahtar nedeniyle akşam vakti damadım .. kızımla ve torunumla Emirgan'dan Yeşilköy'e gelmiş ve yedek anahtarı alıp tekrar Emirgan 'a dönmüşken bu İzmit olayı üzerine tuz biber ekti.... ama neyse kendim onlara sormadan  saat 12 ye....  sahildeki balık  yemeğe yetiştim.......hehehehehehh..   beeen... çok komikim..Çocuklarımıda  çok seviyorummmm....
 

30 Ağustos 2008

2001 , 2003 Yılları .. Batman , Hasankeyf.. Mardin ,Midyat ve Ev Şarapları , Urfa , Diyarbakır ... Van ve Kedi'leri.. Doğu Beyazıt ve Hacı İshak Sarayı.... Kars ve Ani Harabeleri,Elazığ ve Hazar Gölü.. Eğin ,Malatya, Adıyaman Ve Nemrut Dağ'ı..,Antakya..

Dizilere ara ara gözüm takılıp   gördükçe yazasım geldi  Anadolu'muzun caaanım insanlarını ve mistik güzelliklerini ....
  Doğu ve Güney Doğu Anadolu'yu
 gezme dürtüm yine sevdiğim bir meslekdaşımın o diyarlarda işinin olması nedeniyle açığa çıktı . Ve zaman aralıklarıyla sırt çantamı aldığım gibi otobüslerle ,ara ilçelere minibüslerle yolculuk yaparak ve yöre ahalisiyle  sohbet ederek yahut meslekdaşlarımı  bularak ve barolara uğrayarak çoook değişik  serüvenler yaşadım .
Batman Dicle Nehri'nin doğu kıyısında yer alıyor .,Hasankeyf ,ülkemizde dünyanın en eski uygarlıklarının yaşandığı yeri görmek bir yana yörenin yerlisi T.P.A.O İdari İşler Müdürü ama Batman'ın en doğal insanı Nurullah Uçar'ı anmadan geçemem.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın tesislerinde kaldım . Nurullah Uçar  'ın yöreye ait esprilerini  ve  değişik dinlere ait lehçe taklitlerini tiyatro sevgisini ve etrafına topladığı birbirinden ilginç insanlarını unutamam . Eşinin sessiz zarif güzelliğini yine ora  kadınlarına has  çekingenliğini ve  sevgisini gülümsiyerek anımsıyorum .. Hasankeyf 'i Nurullah Uçar'ın rehberliğinde gezdim.Şehre su getiren kanalları,mağara evleri ve her bölgemizde olduğu gibi Gayrimüslimlere ait bazı yapılarında 'kilise kalıntılarının' mevcudiyeti Hasankeyf'tede Müslüman ve Hristiyanların içiçe yaşadıklarını görmüş  ve şimdiki halimize  üzülmüştüm .
Bitermii güzellikler ..Midyat.. gümüşleri ve ev şarapları...Yezidi dinine mahsus özel ibadet yerleri ..
 Ve Mardin .. Çok sevdiğim sınıf arkadaşım , eski Mardin Baro Başkanı Av. Cemal  Artık . O tarihlerde Mardin Valisi Temel Koçaklar ve Hazine Avukatı eşi  Balıkesir'den arkadaşım Sabahat Koçaklar ....Mardin 'de bir sıra gecesi . ..Arkadaşlarımın bana gösterdiği sıcak ilgi ne hoş izler bıraktı bende .. Gece baktınmı  bir mücevher kolye gibi gözüken ve gündüzleri taşlarının rengini güneşten alan Mardin ....
Urfa 'nın o tarihlerdeki savcısı ismini hatırlıyamadım .. bize yörenin dağlarında beslenmiş kuzularından hazırlattığı pirzolaların tadını  ve 'mırra' 'nın o tek yudumluk kahvenin  kokusunu unutamam...' Şıllık tatlısı.'... ya kebapları.......Balıklı göl......üzerine efsaneler anlatılan göl... Harran Bölgesi ve Üniversitesi ... Ama topraklarının susuzluğu ve  insanlarının bu topraklardaki çaresizliği..........
Diyarbakır , yine sınıf arkadaşım Avukat Halit Ötük ,  Eczacı güzel eşi...Ve misafirperverlikleri ...Surları Kervansarayı veee'Kaburga dolması' ile gri renkli temiz olmaması ile beni şaşırtan Diyarbakır ...
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde misafir olmam ..  Rektör Yücel Aşkın ile sanat , üniversite konularındaki sohbetimiz ve  Şener Şen'in katıldığı bir tiyatro sohbet toplantısı ve üniversitenin müzik bölümündeki piyanolar.. tanıştığım azeri piyanistler .. Doğu ilinde bir vaha....Daha sonra Van Baro'sunda avukat arkadaşlarla  İran sınırına yakın olmaları nedeniyle iki üç günlüğüne İran'a gidip İran kadınlarıyla yapılan' Muta 'evlilikleri   konusunda konuşmalarımız ve Güzel Sanatlar Galerisi Müdürü Maşuk Canbey ile Van gölü gezimiz  'İnci kefali' yememiz  ,Akdamar Adası sonra Van Kalesi... Vee beyaz kedilerinin doluuuu bulunduğu bakım evi..... nasıl sevdim onları bembeyaz  tüyleri ve  ayrı renk gözleriyle benim Pamuk kedimi
hatırlattılar..
'Ağır  Dağ' zamanla '  Ağrı Dağı '  olmuş ve  ismine yakışır bu dağımızın yanındaki 'yavrusu Ağrı' bana çok şirin gelmiştii.. Minübüslerle devam ettiğim Doğu Beyazıt  ' nohutlu et ' yemekleri  veeee Hacı İshak Paşa Sarayı .....Anlatıldığına göre mimarı belli değil sır dolu bir saray hakikaten  ürpertici bir güzelliği vardı ,bakımsızdı  o tarihlerde  .. ama benim avukatlığını yaptığım' Vakıflar Genel Müdürlüğü' tarafından şimdi restore edilmiş....
 Kars' Kafkas Üniversitesi'nde kalışım ve  tehlikeli
maceralı  Ermeni sınırındaki' Ani harabeleri 'ni gezişim . Atlarının güzelliği ile Kars ....Yeşilliğin içinde yeleleri ile koşuşları...  beynimde fotoğraf oldu..
Ayrı  bir zaman diliminde Malatya İle Adıyamanın senin benim kavgasını ettiği Nemrut dağına ,hakim arkadaşlarla  çıkış .Yolda özel sahandaki et kavurması  ve dönüşte askeriyenin gece gösteren dürbünleriyle etrafa bakış silahla atış denemeleri..... Heyecanlı bir dağ gezisi tabii zirve unutulurmu ?.. Güneşin doğuşunu değil biz batışını yaşadık ...Yıldızlarla donatılmış arslan kabartması ve Kartal kafası.... Düşen taşlardan almıştım hala üzülürüm ....
Eğin ve Fırat nehri .. Eşim Süha'nın anneannesinin memleketi .. soyadlarını aldıkları yer' EĞİN'LİOĞLU ... .Ulaşımı zor dağların arasında kaybolmuş gibi gözüken ama değerlerini muhafaza eden bu yerde el yapımı aldığım otantik ayyakkabı  tarzı terliklerinin güzelliğine ve sağlamlığına hayran kalmıştım ..Hala durur......
Veee sabahın ilk ışıklarında otobüsten uyanıp gördüğüm Elazığ Hazar gölüüüüüüü ...
Ayrı bir zaman Antakya'.Hatay '.Yemek kültürlerinde ve insanların daha rahat olmasında bir dönem yaşıyan Fransız'ların tesiri olduğuna inandığım  bu güzel şehirde , yine yalnız kalmadım ..zaten kalmazdım ya!!!!! insanları  hala o kadar içtenki  Anadolu'muzun ....Sınıf arkadaşım Avukat  İsmail Yoğurtçu .. ve eşinin   misafirperverliği.. tabii beni yöre yaşamına daha güzel dahil olmamı sağladı ...Arkeoloji müzesindeki mozaikler .. otla ve kekikle yapılan mezeleri.. aklımda kalan 'zahter salatası '  ,humus, çökelek salatası.....plavları meşhur ... ve unutulmazlarımın arasında .....  ayyyyy bitermi benim memleketimin .. renkli ..coşkulu ...özellikleri ............................................

29 Ağustos 2008

2OO4 Hamburg Marotonu ve Triatlon yarışması Ve 1059 Numaralı Petek Eğinlioğlu


Kızım Petek birincilikle girdiği İstanbul Teknik Üniversitesini Kontrol ve Bilgisyar Mühendisi olarak bitirdikten sonra Hamburg -Harburg Teknik Üniversitesinde Mekatronik dalında master yaptı. Bitirdikten sonra Philips'te üç yıl mühendis olarak çalıştı . Ve o yedi yılda kızım bana çok şey yaşattı Almanya'da ve Avrupa'nın nice güzelliklerinde .... Ama en önemlisi onun azimle çalışıp bitirdiği Hamburg Marotonu koşusunu izlemem oldu . 1059 no ile yarıştığı ' yüzme bisiklet ve koşu'
Triatlon yarışmasına ben gidemedim ama kardeşi İpek izledi ve sevincini birlikte paylaştılar .
Koşu öncesi çalışmaları aynı gün hazırlığı heyecanı ile saçlarına taktığı ve ona çok yakışan kırmızı eşarbından kol bandına kadar aklımda ... Yolda koşu sırasında gelişi ve sonra benim onla koşmam yetişmek için heheheh.!!!!!!!!..çok komiktim ..tabiii Marotonu tamamladıktan sonra boynundaki madalya ile çektiğim fotoğrafını .....ana kız sevincimizi... unutabilirmiyim hiç .....
Kızımın başarı azmine ve hayata karşı duruşuna öylesine saygı duyarımki .. . Hamburg'taki sevimli evini 'emeğiyle aldığı ve çok sevdiği Twingo arabasını unutmam mümkün değil . Hele o küçük arabasıyla ikimizin taaa Danimarka , İsveç ve Norveç'i gezmemiz küçük kasabalarının festivallerine katılmamız ve hatta bazen arabasında uyumamız hatta kavgalarımız .... benim hayatımın en sevimli anlarıdır . Kuzey Denizinin balıklarının tatsızlığı ama Alman biralarının güzelliği unutulmazlarım arasında tabii .Birde her zaman evinde bisikleti hazırdı ve ben Petek yokken oraların daima temiz ve bakımlı parklarında piknik yapar akşamda onun işten gelişini beklerdim ....Bir kaç yılbaşını yine o yabancı diyarlarda evlatlarımla yaşadım ......... Unutulur mu ????..... Bana herşeyin ilkini tattıran kıvırcık bukle saçlı güzel esmer kızımı çok seviyorum ...

Yine Bir Mektup ...... Gerçek Sanat Zevk Aracı Değildir ..

 

 
 Sanat ve spor evrensel bir dil olup duyguları arındırması '(zevk; yemek yerkende, sevişirkende .. vs ..alınır )yanı sıra bir EĞİTİM  aracı ve ülkeler arası  sorunları ve POLİTİK  problemleri  anlatan en iyi iletişimdir .Ülkelerin  geçmişlerini sanatçı kimliklerini incelediğinde benim ne anlatmak istediğimi yorumlıyabileceğine  inanıyorum . Bir örnek : Budapeşte'de tanıştığım bir macar kızı  onların bestecisi Bela Bartok'un eserlerindeki 'Türk  müzik 'motifleri nedeniyle Türkiye'yi tanıdığını  ve Mimar Sinan'ın ordaki  mimari  eserlerini anlattı . A.B. D. . deki yönetmenlerin çoğu yahudi olup Almanya soy kırımını tüm detaylarıyla film yaparak dünyaya duyurdular vsvsvsvv..Örnekler çooooook eğer bu yönde incleme yapabilirsen .Ve Türkiye şimdi  sinema filmleriyle dünyaya 'ERMENİ MESELESİ 'dahil çook mesaj veriyor . Ayrıca sinema sanatı içinde tüm sanat dalları yerini bulur . Sinema ödüllerini takip edersen müzik dahil birçok dalda ödül dağıtılır .
Ayrıca sanat ve spor bireysel gelişimi ve insanın dünyaya ÇOK BOYUTLU bakmasını sağlar . . Ve ZEKASINI geliştirir . Ancak bunun içinde çok sesli müzik anne karnında dahi bebeğe dinletebilindiği için öncelik alır .Müzik ritmdir .. Ve yaşamda bir ritm ve disiplindir . İyi öğrenirsen.. bilimde , ilimde yapabilirsin ..
........Ülkemizin gerçeklerini yabancı ülkede tanıtımda başarılı birey olma birincil koşuldur .... ki örnek olasın  ki ülkeni tanıtasın ..... Benden çocuklarım bunları öğrendi ve uygulamaya çalıştılar ....   Seninde   azimli olmanı
 saygıyla karşılıyorum  ancak azmin yanında çok güçlü bireysel donanımlar gerekli olduğunu ve insanların ilk önce kendilerinin nereye kadar VAR  olduğunu bilerek  kararlar  alması ve bunu etrafına yansıtması inancındayım (.'HELEKİ ERMENİ MESELESİ GİBİ TİTİZ BİR KONUDA )'.. olmadığı taktirde kendimiz  duyar ve kendimiz dinleriz .  Bazende düzeltilmiyecek hatalar yaparız!!!!!...ve bunun acısını ülkemiz hala yaşıyor ....sanırım anlatabildim .....
 
 

27 Ağustos 2008

Her Zamanki Uğrak yerimiz ..Eşim Hayat Arkadaşım Çocuklarımın Babası Süha'nın BALIKESİR KABRİSTAN'I


Evet Balıkesir'lilerin Kabristanı .. hepimizin son yolculuğunda gideceği yerlerden bir adres..

Ancak o kadar bakımsızdıki . Hele EĞİNLİOĞLU ailesinin bulunduğu girişteki kısımda gözlerim yaşardı . Utandım .Kızım torunum ve damadımla birlikte . Acı duydum ...

Toz toprak sararmış bitkiler ve ağaç yaprakları .. Her sene uğrayıp en azından SÜHA EĞİNLİOĞLU adına verdiğimiz ücrete rağmen ...Hadi Balıkesir'de yaşıyan aile fertleri ihmal etti .. Balıkesir Belediyesi'nindemi haberi yok??? Mezarlıklar Müdürlüğü neyle meşgul..??????

Burdan sesleniyorum .... Tüm ilgililere......Biz eşim ve çocuklarımın babası SÜHA EĞİNLİOĞLU adına gerekeni yapmaya çalışacağız .......

Kaz Dağları , Deniz Veeee Altınoluk.....


Rüzgarıda bir başkadır bu şirin beldenin. 'Sabahın gözü açılmadan' ve 'gecenin köründe'' denize girdim .Çook özlemişim denizini Altınoluk'un . Sabahları pırıl pırıl berrak ve soğuk sakinliği ile denizin vücudumu sarması ve zınk!!! diye ayıltması . Akşam üzerleride zaman zaman hırçın dalgaları ile beni yorması... ama hep tertemiz...Sonra yıllarca kullandığım yüksek seleli beyaz biskletimle ara yollarını arşınlamak .. Altınoluk'un ..

Hele bisikletten sonra terli denize atlamak coosssss !!!!!! yani işte bu ! ve kulaçlar atarak derinlere açılmak ... Akşamın ,dağların yarık olan kısmından gelen rüzgarının yüzümü okşaması da ayrı bir güzellik tabiii. Özellikle bizim siteye denk gelen bu dağ yarığı .. bu bölgenin iklimine resmen tesir ediyor .. yaniiii Kaz Dağları.....'.Oksijen çadırı' diyorlar ya..

.. Tabii beldenin merkezinde olan buraya özgü erkekleri bol 'kahveler' ve sahildeki kadın ve ' haşemalı kadın' bolluğuda buraya mahsus diğer özellikler ..Ama' Çınar Altı' Gazino'su kalabalığa rağmen şirin ....Bazen rastladığım eski tanıdıkların bazılarının selamdan kaçınması .. yüzlerindeki o acımasız hastalık izlerinden kaynaklanıyor kura işte .....kime çıkarsa .....Ama bunların hiçbiri denizimin ve dağımın bana verdiği keyfi değiştirmedi tabii . Yaşam ...

Ayrıca evim hala eski ve tabii eşyalarda öyle .. ama en hoşu halaa merdaneli ve hatta elle çevrilen^^ çamaşır makinemin ^^olması ve yıkanması için bir çarşaf dahi koyduğunda 'sadece iki çarşaflık büyüklükte 'olduğunuda hatırlatarak .. bu sevimli makinemin banyo içinde kıvırtarak dolaşması ve benim tüm gücümle merdaneyle savaşarak pikeleri sıkmam....tabiiii nostalji . heheheheheh Ayrıca iş yaparken dahi ingilizce çalışmam bayağı hoş oluyor ! Bu yaşta .. Çocuklarım için tabii .. Petek kızım desteğiyle bilgisayar öğrendim şimdide ingilizce... Beni Budapeşte'de dahi çalıştırdı... ...İpek kızda beni Karaip'lere davet ediyor bakalım .. benim denizlerimden güzelmi'????*

16 Ağustos 2008

''Blue Danube '' ve Budapeşte ....



Tuna yani 'Danube' Nehri ... ikiye ayırdığı .. Buda ..ve Peşte .....Seviyorum bu sıcak kanlı doğal gösterişsiz insanların yaşadığı şehri ... Daha bir yaşına varmadan yürüyen ve meramını yarım yarım anlatmaya çalışan torunum Cemre ile başka bir güzeldi bu Macar Başkent'i...Bu sefer sadece Petek kızım ve Cemre ile gezdim ......Anılaar çok fazla .. geçmişte gördüğüm yerlerin izi aklımda ,yediğim tatların tadı damağımda kalmış .Macar ,Slovak, İtalyan ,Meksika ve Türk karışımı mozaik , yaşamlarına ve yemeklerine yansımış .. ...Petek ile beraber'Hemingway' adlı göl kıyısında bulduğumuz bir restoranta dadandık akşamları..... Macar beyaz şarabı' Tokai 'ile kazciğeri.....sonra 'gulaş yemeği ' ile 'Cabernet Sauvignon '... kırmızı şarapları unutulurmu hiç.. Tabii midemin cayır cayır yanmasıda unutulmazların arasında.. ....Amaaan...
Yine benim kıvırcığım dünya güzeli kızımın sevimli rehberliği ile enaz yürüyerek bir saat süren 'Sitadel' adlı bir tepeye 'Tuna nehri akmam 'demesini!!!!! görmek için tırmandık heheheheh.Tabi Cemre torunum ve arabasını da enaz yüz basamak merdivenden yukarı taşımak durumuyla . Abartmıyorum.. Can kızım .. Öyledir benim ilk ' tercüman rehberim '.....Petek kızım .. .İkincisi minik' tercüman rehberim' İpek. Ablasından öğrendikleriyle New York 'ta benim için çalışmalarını sürdürüyor heheheheheh ..... Ama ilk gelişim babaları ile idi ' tarih kokan' ama tozlu olmıyan bu şehre ahhh ....Ve o zaman Süha ile Peşte 'de kalmıştık...

Ünlü 'Bela bartok '.. bestelerinde Türk motiflerini kullanan besteci .. Piyanist yakışıklı ve yaşamı rahat geçen Macar Rapsodilerinin bestecisi ...Franz Liszt ... Eserleri hep kulağımda ...O hızla... Cemre bebe ve arabasıyla kaldığımız otelden nehir yakındır diye tabii ' tatlı kızımın önerisiyle ve elime her zamanki gibi tutuşturduğu şehir haritasıyla , anlattıklarını kaybolma korkusuyla tekrarlıyarak ' bu yabancı diyarlarda hedeften şaşmıyarak heheheheh
ama kendi rehberliğimle !!!! ' Bela Bartok 'caddesini bir saatte alıp heyoooooooo'Tuna Nehri'ne kavuşmam ve tepedeki parka çıkıp manzaraya karşı Cemre bebenin uyuması ile benim o yeşilliğe serilmenin keyfi başka nerede olabilir ....... Haa yanımızda suyumuzzzz, mamamızzzz... benim sandwiçleriiiim , kitabım...yaniii 'Buda Tepe'sinde ' anneanne & torun' pikniği ve aşşağıda görkemli 'Blue Danube'........ ama akıyoooor... Karadeniz'e doğru..!!!!..

06 Ağustos 2008

Verena Ve Mattias...




Yunanistan 'da Atina'ya yakın şirin bir kasabada Kiato'da yaşıyorlar . Büyük kızım Petek'in Hamburg'taki arkadaşı Theo'nun annesi ve babası. Yetmiş ve seksen yaşında bu iki güzel insan ..Evvelki yıl beni misafir etmişlerdi . Küçük kızım İpek tarafından ... yabancı dünürlerimle geçirdiğim zaman sırasında onları anımsadım ..Zaten hiç unutmamıştımki...


Dünya tatlısıydılar.. ve benim bu yabancılarla !!! frekansım pek uyuşuyor ....


Verena ,Alman.. Mattias onu sevmiş ve ısrarla kendini sevdirmiş. Ve ikinci dünya savaşının acıları içindeki Almanya'dan alıp taaa Yunanistan'a getirmiş . Verena katolik ve sanırım ortodoks kilisesinde evlenmiş. Ama dinle pek alakası yoktu. Mattias'ın kökleride İzmir'den . Onlarla geçirdiğim on günü unutamam .Beni mutlu etme çabalarını . Birbirlerine sevgilerini ve benim kızlarıma ve bana saygılarını ....Mattias heyecanlı bir rum, İzmir'i hatırlayan ve zaman zaman türk isimleri ve yemekleri söyliyen kendi emeğiyle iş kurup başarılı olmuş bir insan .Zaman zaman rus&yunan savaşını anımsar hüzünlenirdi .. Savaş çocuklarıydı onlar....


' Verenaaaa' diye taa evlerinin dış kapısından bağırışını unutamam Mattias'ın .Bu bağırışta tüm sevgisi vardı karısına....Yoldada türk erkekleri gibi elleri arkaya bağlı önde yürüyor tabii türk &rum karması bir yunan'lı. İşte aşk nelere kadir . Ne güzel bir evdi evlerii. Mustakil ,kasabanın uzağında kocaman bahçeli bir ev ...Portakal ,limon ağaçları ve kediler...Doğal bir ortamda teknikten uzak kendi isteklerini yaparak ama birbirlerine saygı duyarak yaşıyorlar ..... Gece onda yatıp sabah altıda kalkıyorlar . Ama bu yıllarca sürmüş bir gelenek .. Verena ,felsefe hocası ama çalışmamış . Alman sistemi disiplini ile insan sevgisinin harmanlandığı bir ev :..Hala mektuplaşırız . Ama Verana'nın mektup köşesi salonlarında o kadar özenli ve düzenliydiki. İnternet ile hiç ilgileri yok. Mektup yazmak bir özel an onun için ..yazısından kalemine ve mektup kağıdına kadar . ..ne güzel .!. emek sarfediyor yazmak için ...Bir köşede piyanosu . Beraber ben çaldım o' lied 'söyledi ..Çok güzel şeyler paylaştık .... . .. Televizyondaki opera saatini hiç kaçırmıyor. Beraber izlerken kolay ingilizce ile üşenmeden bana anlatması ve müziği paylaşmamız bizi birbirimize daha çok yaklaştırdı .Batılı insanlarla en önemli'konuşma dilim 'müzik oldu..daima.....


.Onların Theo'ları Verena 'nın kırk yaşında doğurduğu oğulcukları ama Hamburg'ta ..Ya Mattias tam Akdeniz insanı sıcaklığında doğallığında sevecen bir rum . Onun kedileri ,BMW arabası ve tabiiki oğulcuğu...Haftanın üç günü Mattias'ın arkadaşları öğlen iki gibi evlerine geliyor .Sevimli türk kökenli...rumlar.. Pasta ve çay saati . Yunanistan ,dünya politikaları ekonomi ve sevimli mahalli dedikodular konuşuluyor hatta tartışılıyor.. Verena ile birlikte... Ben hepsini yaşadım ve huzur duydum ...Sırayla Almanya'ya oğullarına gidiyor ve bir ay kalıyorlar ..Ve hayatları bu program içinde ve mutlular ...Bu yaşlı ama dinamik insanlar.. benim için Olimpıa'ya ,Corınth Canal'a ve Atina'ya gittiler . Çok özel bir otelde kalıp sahilinide yaşattılar Kiato'nun. Kızlarımı tanıdıkları için ayrıca çok memnundular .. Yetiştirmemi hep saygıyla andılar.Benim için birlikte evde hazırladıkları şarapları ve martinileri ve daha birçok güzelliğin dahil olduğu içtenlikleri aklıma geldiği zaman beni gülümsetti .. Ne hoş bir duygu.... ....Sevgilerini ve onları hiç unutmadım ........onlarda beni unutmadı ....

05 Ağustos 2008

Bir Ana Ve İki Erkek Evlat....

Bu hikayeyi !!! anlatırken babamın iki erkek evladını nasıl mahvettiğini tekrar yaşadım .. Bizler anne babalar .. kendi hırslarımızla çocuklarımızın hayatlarını karartmıyalım ...Bende bilmeden baskıcı oldum ... Ama öğrendim .Öğrenirken ağır bedeller ödedim.. Kendimi sorgulamaya ,eğitime bilgiye inandım ve hatalardan hemen ders aldım....Çocuklarımı dinledim ...Kararlarının arkasında oldum . Önceden kabul etmesem bile ...Ama hala öğreniyorum....çünkü hala hata yapabiliyorum...

.....Fedakar kadın 'anne 'kisvesi altındaki dram .......

Oğullara yemek yapmak gece demeden gündüz demeden ...Ve etrafın 'mahallelinin''aaa ne zor ama üç erkeği idare ediyor kadın' havalandırmaları ile dahada fişeklenen dürtüleriyle dahada coşkuyla devam eden bir annelik...!! bu annenin eğitimi orta okul belki lise terk..... fakat sadece 'ben bilirim' diyen enerjik hırslı bir kadın bir o kadarda tarikat destekli hocalardan fikir alan , yıldız fallarına inanan Umre 'ye gitmiş açık giyinen ve pazarlama işi ve dükkan açarak para kazanan ve mahallelinin tam desteğini alan ....istekleri çelişkiler içinde bir anne ....Baba ilk evliliğini cinsel problem nedeniyle bitirmiş üniversite eğitimli , dürüst ama asla esnek değil konuşmayan hatta konuşturulmıyan bir baba .Evin erkekleri kadın olarak sadece anneyi tanıyor ..Ama büyük oğlanın problemi annenin sadece kendisine ait olmasını istemesi.. ..Annede bundan bilinçsizcesine hoşnut tabii ..Büyük oğul anneyi paylaşamadı ,baba ve kardeşe düşman oldu .....Kardeş bluğ çağına girdikten sonra zaten odasından çıkmaz ve birçok vesilelerle akrabalarda kalırdı .. .. Anneye sorarsan 'ayy ben söylüyorum ama konuşmuyorlar işte' derdi fedakar , yorgun suratlı ve bilmiş anne pozuyla . Tekti ve üç erkek sadece ona bağımlıydı..Sadece onların yanında güçlüydü...Kardeş güzel yüzlü sevecen devamlı gülümseyen .. saf bir çocuk .Onun pek bir şey anladığı yoktu .Anne onun üzerinde emellerini gerçekleştiremiyeceği için.

Tüm enerjisini büyük evlat üzerinden harcıyor .. En son doğan üçüncü oğul babaannede büyüyor.....Üçgen büyük evlat, baba ve anne arasında.. Ve konuşma yok iletişim yok ne çocuklarla ne eşler arasında ....Ve anne sadece konuşmalarında 'hayvanlara acıyarak vah vah!! '' insanlara acıyarak vah vah!! ' .. konuşamıyorsun ... hiç bir şekilde.....Sokak hayvanlarını beslemek, hastası olan evlere yemek götürmek gibi ...Etrafa iyilik yaptığını sanması veya öyle gözükmek istemesi veya gerçeklere aklının yetmemesi.... bence mahallelinin desteği ... tabii şimdi hiç birisi yok.....aile kendi içinde dramını sürdürüyor....

.. Yolda dimdik kadın önde yürür baba sadece sert ve asık suratlıdır.. zaten ailede gülmek yok ve arabayı anne kullanır erkekler yerleşir arabaya ayy iki erkek çocuğunun eğitilmiş bir sirk maymunu görünümündeki halleri dramın bir bölümüdür.... ... ve hiç bir kimse gerçeği söylemiyor ona 'aferin çok beceriklisin 'den başka ... Aman Tanrım .....Ve büyük masraflarla özel üniversiteye yerleştiriliyor büyük oğul , uzağa giderse yapamaz diyen annenin endişesiyle ... Küçük oğul liseden okulu terk...Evden en kolay şekilde kaçış .... mahallelinin bağırtısıyla askere gidiş.. tek alkışlandığı yerde bu oldu sanırım .... zaten evde varlığı ve yokluğu hissedilmedi çocuğun..

Evin anahtarı bile olmadı.. Büyük oğula 'ağabey 'diye seslenmesi kardeş olmayı ve paylaşmayı istemesi hep cevapsız kaldı ..... Evde annesi yoksa ağabey kapıyı bile açmadı... Koşarak gelen anne büyük bir özveri yaptığını düşünerek onu eve aldı. Mahalleli 'çocukları için koşturuyor' anne dedi ... Birşey söylemeye kalkınca .. 'ahh erkek çocuklar çok zor ' dendi ...Yaaa büyük oğula anne üniversite boyunca sadece hizmet etti, geceleri yemek pişirdi çocuğunun dışardan hiç arkadaşı olmadı Büyük oğul onundu ve ancak o herşeyi başaracaktı......Okuluna arabayla kendi kullanarak götürdü .. Yeterki mahalleli 'çocuklarıyla ilgili ve ne çok becerikli ,evini tek başına yürütüyor 'desinler diye... inanılmaz ..... bir dürtü . Psikiyatrik bir aile dramı... Büyük oğul evde sadece uyudu.. evden hiç çıkmadı... anneyle konuştu... anneyle maç seyretti birlikte paylaştılar sadece babasız ve arkadaşsız ... zaman zaman şarkı söyledi gitar çalmak istedi ama çıkamadı kuyusundan silkenemedi... bu anneye karşı .....okulu ve annesinin hırsla seçtiği branşı sevmedi, zaman zaman baş kaldırdı babasına saldırdı ... amaa idare eden anne tarafından kurtarıldı!!! annenin yarattığı yaratıklardı onlar...... Geceleri başkaları tarafından okunan kuran sesleri.. veya annenin spor hareketleri sesleri.....çelişkiler yumağı, bilinçsiz ,kimliğini bulamamış çok hırslı ve farkında değil ayy .. ne can acıtıcı bir durum..... anne bilmeden yok edicekti oğullarını...... ve netice ... pskiyatrik vaka oldu .. çocuk ... okul bitmedi.... Ve anne hala 'ben çok çalışkandım farklıydım '.. 'çocuklarım bana benzemedi ben ne yaptım?' .. diyor ve babayı pasiflikle suçluyor .. Aman Allahım .. bir aile hele ANNE kendisini sorgulamadığı müddetçe acıları engelliyemez. Aile terapisine gidiyorlar şimdi.. herhalde.... Temennim akılları başlarına gelip dahada geç olmadan çocuklarına ulaşabilsinler.....ama nasıl?....... Çocuklar bizi,tokat gibi gerçeklerle böyle yüzleştirirler işte ....... .....Ve bu karı kocanın hiç kendi yaşamlarıda olamadı......Allah akıl fikir versin...... İşte örnek olunacak hayal ürünü bir hikaye ....Ve bu hikayenin gerçek kişilerle alakası yok..

Kendimizi farkedelim ... ne olur... Gençlik ve çocuklarım için yazdığım 28. Mart .2008 tarihli 'Bir Trajedinin Ardından' 'Yıllar İçimden Dökülüverdi ' adlı yazımı aynı tarihli SKY Türk televizyonundaki konuşmalarımı tekrarlıyorum....

31 Temmuz 2008

Ben Fatih Kız Lisesi Mezunuyum.. Hemde Teşekkürle...

Koridorlarını yaka paça dağınık ,asla ütülü yaka giymeden .,yıllarca arşınlayan, hocaların Çivi... yine mi ?sen dedikleri .. ama piyano başında daima başka bir çocuk kız olan ben Yasemin .. VI- Edebiyat- A 889 No lu Fatih Kız Lisesi öğrencisi....Yüksek enerjisi nedeniyle anlaşılamıyan bizlere 'problem' diye bakılan!!!!! Ama yapmacıksız bir sevgiyle yaklaştığınız zaman ulaşılabilir ve içindeki herşeyi döken bu çocuklar.... Yani sevmek için anlamak ,anlamak içinde zeki ve dürüst olmamız gereken çocuklar...bizim çocuklarımız....

Neyse....Öğretmenlerimiz ...

İsmet Köknel okul müdürümüz .. çoook güzel soğuk görünümlü ama sevgisini taa derinden hissettiğim hocam ... Beni bluğ çağımda evimin içindeki sorunlara başkaldırış olarak' okul kırmalarıma' ve babamın şikayetleri karşısında koruyan hocam ... onu hep sevdim ..Müdür Muavinimiz...Mümtaz Güngörenler.. bağırırdı ama hiç kırmadı beni ...devamlı başarılarımı takip eden hocam benim ..

Ya Bedriye Karaaslan .. felsefe hocamız .. sınıfa girer girmez bana anlatıcağı dersi kitaptan okuturdu .. canım hocam .... ve benim enerjimi iyiye yönlendirirdi .....Şefkat ve sevgi ararız... yeteneklerimizi dökmek için .. ama bunun yerine öfke aşşağılama .. olduğu zaman işte düzen bozulur ......Nevzat Özveren , Fehime Ünlü .. ortak konularımız sanat ve müzikti ... anlaşırdım onlarla ...

Sooonnrraaa Nezihe Tan .,fizik hocamız ... Alman Hitler dönemi subayları gibi sınıfa girerdi .... koridorun başında şöyle bir gözüktümü... koridorda sıfır kişi olurdu hehheh dikta oldumu bende uyum olmazdı işte ..Bir yine SS subayı tipinde matematik hocamız Tevfik Beygo bana bir tokat atmıştı.... çok ağırıma gitmişti... neyse çalışkanliğım işte ironi denilen şey benim silahlarımdı .. yaaaaaaani .....Tevfik Atalay hoca ..'Kıllı Tevfik' matematik hocamız..... formanın içinde ufak tefek gözükürdüm ama hocamız boylu boslu kızları severdi güzel anlamında ...... söylerdi zaman zaman... banada takıldığında verdiğim cevaplar hoşuna giderdi... Örneğin , piyano ile dersler konusunda' bir koltuğa iki karpuz sığarmı?'bende hocam'birisi kavun olur' demiştim .. hiç unutmadı bu cavabımı.. hoş bende yaşamımda bir koltuğa hakikaten çok şey sığdırdım ...

Sevim Mındıkoğlu biyoloji hocamızın ürkek davranışları... bilhassa benim ne yapıcağım konusunda ... heheheh soona Nebahat Gürtekin ingilizce ....hocamız..pazara çıkmış ev kadını tipindeydi.. ama hocalığı iyi idi.....

.. tek dersten lise birde sınıfta kaldım .. ikince sınavdada pencerenin dışında babam bekliyordu heyecanlandım .. hiç birşey bilemedim ... Amaaaaa bana darbeler ve hatalar hayatta kamçı tesiri yaptı ve güzel başarılı ataklar yaptım ....... o hızla teşekkürle 67-68 döneminde liseyi bitirdim ve .. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nide dört yılda bitirip çok sevdiğim avukatlık mesleğini otuzbeş yıl yaptım .Aralıksız onyıl aldığım klasik batı müziği eğitimim nedeniyle piyano yaratıcılığım oldu ve ses getirdi toplumda ....Eşimin öüm acısına rağmen Atatürkçü iki kız evlat ve hatta anneanne olmak en güzeli yaşamımın...

Matematik hocamız Sabiha Kerestecioğlu çığlık çığlığa ders anlatırdı , derslerinden yüksek not almam nedeniyle aram iyiydi .. Haa Kimya hocamız namı diğer'Kara Fethiye '

Fethiye Gönül .. çook sevgisizdi .. beni disipline vermişti .. dedim ya sevgisizlik, samimiyetsizlik

ve diktaya karşıydım .. hahahhh

Kardeş lisemiz Darüşşafaka lisesinde piyano ve piyano&keman konserleri ...vermek beni çok mutlu ederdi ....1968 yılında İTÜ ilk televizyon yayınında da resital verdim ..Anılarımda hep anlatırım...

Fatih İskender Paşa İlkokulu hocam Ayşe Tunca ya .. Atatürkçü gerçek Cumhuriyet Öğretmenlerine müteşekkirim....

Veee konserlerim mesleğimin yanı sıra hep devam etti .. Aydın çağdaş birey olmayı bilen türk kadını olarak her yerde görüşlerimi ya sözle ya müzikle yada hukukla anlattım .Yirmi yıllık Vakıflar Avukatlığıda benim kariyerim oldu .

Avs. Salzburg Mozarteum akademisine piyanomu geliştirmek amaçlı katıldım. Ve konserlerime devam ettim .. İstanbul Barosu ,Balıkesir ,Zonguldak ve Kıbrıs Baroları bünyesinde ve Avs. Konsolosluğu AKM de resitallerim oldu . Ve bir müddet sonra emprovize olarak konserlerime devam ettim ..Çocuklarının karakter yapısını değerlendirmeden güçlü olmasını ve iyi yetişmesini isteyen ve bilmeden bizi üzen babama ve beni hayata hazırlıyan Fatih Kız Lisesinin Atatürk'çü hocalarına teşekkür ediyorum ..

Çocuklarımıza içten sevgiyle yanaşalım .. farklı enerjileri olan çocukları anlamaya çalışalım .. bize ve ülkemize sonradan çok güzel şeyler vericeklerdir ...Toplum ve sosyal kuruluşlar böylesine bireylerden oluşmalı.. Heyecansız ,güdülen topluluklardan ülkemize fayda gelmez ... Gücünü bilgisinden alan azimli çalışkan tek başınada mücadele edebilen kadınlar yetiştirelim ve destekliyelim ..şahsi yöneticilik hırslarımız nedeniyle fikir bağnazı olmıyalım.. vizyonumuz daima geniş olsun !!! birbirimizi kırmadan.....omuz omuza olalım !!.. Cumhuriyetimizi böyle koruyalım...



VE KİTAPLARIM 
DERİNLİK DELİLİĞİ ..HANGİ MELEK DİNLEMEZ ŞEYTANINI ...WEBSİTEM 
www.yasemineginlioglu.com 
KİTAPLARIM HK DA ....
Son zamanlarda yazarlar roman diye, benimle hiç ilgisi yoktur, düşseldir, diye hep kendilerini yazıyorlar ama korkakça. 
Okur neleri görüp aldanmıyor artık, sahicilik önemli .... sizin kitaplarınızda olduğu gibi .....TOLGA MERİÇ